Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu-IV"ün Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara, 26/10/2011)

Paylaş
Yazdır

Değerli Konuklar,

Bugün her zamanki Enflasyon Raporu Basın toplantılarından farklı olarak konuşmama fiyat istikrarı, faiz politikası, döviz rezerv politikası, zorunlu karşılık politikası ve finansal istikrardan oluşan beş maddeli bir eylem planı hakkında bilgi sunarak başlamak istiyorum.

Küresel gelişmeler içinde bulunduğumuz dönemde, sermaye akımlarına karşı dengeleyici tedbirlerin zamanında ve gerekirse günlük olarak alınmasını gerektiriyor. Bu nedenle 20 Ekim 2011 tarihli Para Politikası Kurulu kararıyla iki amaç ve üç araçlı para politikasını günlük olarak etkili biçimde uygulayabilecek esnekliğe kavuşmuş bulunuyoruz. Temel amacımız olan fiyat istikrarına ilişkin görünümden kısaca bahsettikten sonra üç aracın bugünden itibaren nasıl ve ne yönde kullanılacağını özetleyeceğim. Son olarak alınan ve alınacak kararların finansal istikrar üzerindeki olumlu etkilerinden de kısaca bahsedeceğim.

Öncelikle fiyat istikrarından bahsedeceğim. Türk lirasında yakın zamanda gözlenen aşırı değer kaybı, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi ve fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki ayarlamalar nedeniyle, önümüzdeki aylarda enflasyonun belirgin şekilde yükselmesini bekliyoruz. Bu durumun orta vadeli enflasyon beklentilerini ve görünümünü etkilemesine izin vermeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum. Nitekim, enflasyonun kontrol altında tutulması ve 2012 yılı hedefi ile uyumlu seviyelerde gerçekleşmesi için gereken parasal sıkılaştırmayı yapmaya başladık. Bu konudaki ayrıntıları birazdan özetleyeceğim Enflasyon Raporunda bulabilirsiniz.

İkinci olarak faiz politikamıza değineceğim. Son Kurul toplantısından sonra bankaların Merkez Bankası'ndan fonlamalarının maliyeti ortalama olarak faiz koridorunun içinde, yani yüzde 5,75 ile yüzde 12,5 arasında ve Merkez Bankasının uygun göreceği herhangi bir seviyede belirlenebiliyor. Fonlamanın yüzde 12,5 düzeyinden yapıldığı durumlarda bankaların taleplerini geçerli teminat karşılığında sınırsız olarak karşılayacağız. Fonlama kanalından bu suretle sağlanacak sıkılaştırma veya genişletme ekonomik ve finansal gelişmelerin seyrine göre günlük sıklıkta dahi yapılabilecektir. Fiyat istikrarına ilişkin risklerin gözlendiği durumlarda ise bankaların gecelik borçlanma 3 maliyetinin bir süre için yüzde 12,5 seviyesine yakın seyretmesine izin vereceğiz.

Üçüncü olarak zorunlu karşılık politikamız hakkında bilgi vereceğim. AB liderler zirvesinden çıkacak sonuca ve bunun dış piyasalarda algılanmasına bağlı olarak gerekmesi halinde Türk lirası zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirime gidebileceğiz. Buna ilave olarak Türk lirası zorunlu karşılıkların yüzde 40'a kadar olan kısmının döviz olarak tutulabilmesine de izin verebileceğiz. Ayrıca, önümüzdeki dönemde Türk lirası zorunlu karşılıkların yüzde 10'a kadar olan kısmının da altın olarak tutulmasına imkan sağlamak amacıyla teknik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her üç kararın da bankalarımızı ağırlıklı olarak maliyet kanalından olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda bu kararlarla piyasaya sağlanacak Türk lirası likidite ile bankalarımızın fonlama ihtiyaçları kalıcı olarak ve önemli ölçüde azalacağından bankacılık sektörü likidite kanalı üzerinden de olumlu yönde etkilenecektir.

Şimdi de rezerv politikamızdan bahsedeceğim. Kıymetli maden depo hesapları ile yabancı para zorunlu karşılıkların bir kısmının altın olarak tesis edilmesine imkan tanınması ile birlikte 28 Ekim 2011 Cuma gününden itibaren Merkez Bankası'nın altın rezervinde 1991 yılından bu yana ilk kez bir artış olmasını bekliyoruz. Türk lirası zorunlu karşılıkların da altın olarak tutulmasına izin verilmesini takiben altın rezervlerimizdeki artış sürebilecektir. Merkez Bankası, 2009 yılı Ağustos ayından 2011 yılı Temmuz ayına kadar toplam 26 milyar ABD doları tutarında döviz satın aldı. Bu döviz alımlarının temel amacı, hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı desteklemek için gerektiğinde ve basiretli şekilde finans sistemimize döviz likiditesi sağlayabilmekti. Bu çerçevede döviz piyasasında derinliğin kaybolmasına bağlı olarak sağlıksız fiyat oluşumları gözlendiğinde dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde döviz satım ihaleleri düzenleyebilecek ve/veya döviz piyasasına doğrudan müdahale edebileceğiz. Diğer taraftan küresel ekonomide yaşanan gelişmelere bağlı olarak, ülkemizde bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesi akışkanlığını artırmak amacıyla Bankamız nezdindeki Döviz Depo Piyasasında aracılık faaliyetlerine yeniden başlayabileceğiz.

Son olarak ise finansal istikrar konusuna değineceğim. 2010 yılı Kasım ayından bu yana uygulamakta olduğumuz politikaların amacını özel sektörün 4 dış yükümlülüklerinde gözlenen aşırı hızlı artışın yavaşlatılması ve bu yükümlülüklerin kalitesinin iyileştirilmesi şeklinde özetleyebiliriz. Bu doğrultuda aylık bazda mevsimsel etkilerden arındırılmış cari işlemler açığında 2011 yılı Temmuz ayında başlayan düşüş eğilimi 2011 yılı Eylül ayındaki geçici duraksamadan sonra yılın son çeyreğinde devam edecektir. Cari açığın finansmanında ise doğrudan yabancı yatırımların ve uzun vadeli borçlanmaların payında istikrarlı artış devam ediyor. İç ve dış talepte yaşanan dengelenmenin istikrarlı olarak devamı için özellikle tüketici kredilerindeki mevcut büyüme eğiliminin yılın kalan kısmında bir miktar daha yavaşlatılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Böylelikle ülkemizin özel tasarruf eğiliminin artması sonucunda cari açıktaki düzeltmenin daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi sağlanabilecektir. Faiz koridoru aracılığıyla etkin likidite yönetimi önümüzdeki dönemde bu açıdan finansal istikrara da katkı yapacak önemli bir politika aracı olacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Şimdi biraz önce açıkladığım çerçevenin fiyat istikrarı kanadına ilişkin olarak daha ayrıntılı bilgi vermek amacıyla sizlerle 2011 Ekim Enflasyon Raporu'nun ana mesajlarını paylaşacağım.

Rapor'da, her zamanki gibi makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşıyor ve güncellenen orta vadeli enflasyon tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca Enflasyon Raporu'nda ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda dokuz ayrı kutuya yer verdik. Bu kutularda her zamanki gibi güncel ve ilginç konularda yapılan çalışmaların bulguları değerlendiriliyor. Örneğin, Euro Bölgesindeki borç krizi ve borçların sürdürülebilirliği üzerine bir çalışmamız var. Yine, yakın dönemde konjonktürel olarak öne çıkan iki konu üzerine de çalışmalarımız bulunuyor. Bunlardan ilkinde tütün ürünlerinde vergilendirme yöntemi ve bunun tüketici fiyatları üzerindeki etkisi incelenirken, diğerinde ise döviz kuru ve ithalat fiyat geçişkenliği konusundaki güncel tahminlerimizi paylaşıyoruz. Diğer kutuların başlıklarını yansıda görüyorsunuz, hepsi de Türkiye ekonomisinin gündemine dair aydınlatıcı analizler içeriyor. Birazdan İnternet sayfamızda yayımlanacaklar, okumanızı tavsiye ederim.

Değerli Basın Mensupları,

Uzunca bir süredir küresel ekonomiye dair gelişmeler politikalarımız üzerinde önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle, konuşmama küresel iktisadi gelişmeleri özetleyerek devam etmek istiyorum.

2011 yılının üçüncü çeyreğinde, Euro Bölgesi'nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişelerin artması ve ABD emlak ve emek piyasalarındaki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş olacağının anlaşılması küresel ekonomiye dair aşağı yönlü riskleri belirginleştirdi. Böylece, küresel iktisadi faaliyete dair tahminler aşağı yönlü güncellenirken, para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamalar güçlendi (Grafik 1). Küresel ekonomiye dair belirsizliklerdeki artışa ve risk iştahındaki bozulmaya paralel olarak bu dönemde gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları gözlendi. Bu görünüm gelişmekte olan ülkelerde kısa vadeli enflasyon baskılarına yol açarken aynı zamanda büyüme ve finansal istikrar kaygılarını da ön plana çıkarmış oldu.

Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu-IV"ün Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara, 26/10/2011)