Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu-II"nin Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara, 26/04/2012)

Paylaş
Yazdır

Değerli Konuklar,

Enflasyon Raporu'nun ana mesajlarını sizlerle paylaşacağımız bu toplantıya hoş geldiniz. Şimdi sizlere birazdan İnternet sayfamızda yayımlanacak olan 2012 yılının ikinci Enflasyon Raporu'nun genel bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.

Rapor'da, her zaman olduğu gibi, para politikası kararlarına temel oluşturan iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşıyor ve son üç aydaki gelişmeler doğrultusunda güncellenen orta vadeli enflasyon tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca Rapor'da ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda on adet kutuya yer verdik. Bu kutuların her birinde güncel ve ilgi çekici konulara dair yapılan analizler yer alıyor. Örneğin, Rapor'da iletişim politikamız ve enflasyon beklentileri üzerine bir çalışma bulunuyor. Bir başka kutuda ise değişik mevsimsellikten arındırma yöntemlerinin iktisadi faaliyetteki ana eğilimi değerlendirme konusunda yol açabileceği farklılıklara değiniliyor. Bir diğer çalışmada da 5 Nisan 2012 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan Yeni Teşvik Sistemi inceleniyor. Ayrıca, uygulanan politikalar çerçevesinde iç ve dış talepte gözlenmeye başlanan dengelenmeyi de mercek altına alan bir kutumuz bulunuyor. Kutuların başlıklarını yansıda görüyorsunuz, hepsi de önemli analizler içeriyor. Birazdan İnternet sayfamızda yayımlanacaklar, okumanızı tavsiye ederim.

Değerli Konuklar,

Şimdi Rapor'un ana bölümlerinin bir özetini sunmak istiyorum. Küresel ekonomiye dair gelişmeler politikalarımız üzerinde önemli rol oynamaya devam ediyor. Bu nedenle, konuşmama kısaca küresel iktisadi görünüme değinerek başlayacağım.

Yılın ilk çeyreğinde küresel iktisadi faaliyet beklendiği gibi yavaşlamaya devam ederken Euro Bölgesi'ne dair endişelerin azalmasıyla küresel risk iştahında kayda değer bir iyileşme gözlendi. Yunanistan'ın kamu borcu yapılandırılmasının tamamlanarak düzensiz bir iflasın önüne geçilmesi ve Avrupa Merkez Bankası'nın üç yıl vadeli likidite operasyonlarına devam etmesi, Euro Bölgesi borç kriziyle ilgili algılamaların kısmen iyileşmesini sağladı. Aynı zamanda ABD'de iktisadi faaliyetin beklenenden olumlu bir görünüme işaret etmesi de güven ortamını pekiştiren bir diğer unsur oldu. Tüm bu gelişmeler, yılın ilk çeyreğinde küresel risk iştahının artmasını sağlayarak gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını hızlandırdı. Ne var ki, yakın dönemde özellikle İspanya ekonomisine dair endişelerin artması sonucu tahvil getirilerinin yeniden yükselişe geçmesi ve ABD'de istihdam artışlarının beklentilerin altında kalması gibi gelişmelerin küresel ekonomiye dair algılamalardaki düzelmeyi kesintiye uğrattığını görüyoruz. Bu doğrultuda, ikinci çeyreğin başı itibarıyla gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarındaki oynaklığın devam ettiği gözleniyor (Grafik 1).

Bir önceki Enflasyon Raporu'nu yayımladığımız Ocak ayının sonundan bugüne yaşanan gelişmeler, küresel finans piyasalarındaki kırılgan yapının sürdüğünü ortaya koyuyor. Küresel krizin başlangıcının üzerinden dört yıla yakın süre geçmesine rağmen gelişmiş ülkelerde bilanço düzeltme süreci devam ediyor. Euro Bölgesi'ne dair sorunlar, ABD ve Çin ekonomilerine ilişkin belirsizlikler ve enerji fiyatlarındaki arz yönlü riskler gündemdeki yerini koruyor. Varlık piyasalarının hızlı yükselişler gösterdiği ve gelişmiş ülkelerin para politikalarının gevşek bir duruş sergilediği dönemlerde dahi borçlanma piyasalarındaki faaliyetin durgun seyrettiğini ve bu piyasalarda faaliyet gösteren kurumlara ilişkin endişelerin canlı kaldığını görüyoruz. Bu durum, küresel risk algılamalarındaki oynaklığın devam edebileceğini gösteriyor. Bütün bu gelişmeler, esnek bir para politikası çerçevesinin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.

1. Para Politikası Uygulamaları ve Parasal Koşullar

Değerli Konuklar,

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası) olarak, 2011 yılının ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladığımızı daha önce ifade etmiştik. Bu çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uyguladık (Grafik 2 ve Grafik 3).

Açıklanan veriler ekonomideki dengelenme sürecinin arzu edilen şekilde gerçekleştiğini gösteriyor. 2011 yılının ikinci yarısından itibaren kredi büyüme hızları belirgin şekilde yavaşlarken, cari işlemler dengesinde de kayda değer bir iyileşme gözlendi (Grafik 4). Bu dönemde yurt içi talep büyümesi kontrol altına alınırken net ihracatın katkısının belirgin şekilde arttığını görüyoruz (Grafik 5). Diğer bir ifadeyle, büyüme kompozisyonunun daha sağlıklı bir görünüme kavuştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu ettiğimiz sonuçları almamızın ardından, Ekim 2011 döneminden itibaren fiyat istikrarına odaklanmış bulunuyoruz. İthalat fiyatlarındaki artışların ve Türk lirasındaki değer kaybının birikimli etkileri, yönetilen/yönlendirilen ürünlerde yapılan vergi ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki keskin artışlar yılın son çeyreğinde enflasyonda hızlı bir yükselişe neden oldu. Söz konusu gelişmeler büyük ölçüde geçici unsurları yansıtsa da, enflasyonun ulaştığı yüksek seviyeler beklentilerin bozulma riskini beraberinde getirdi. Enflasyondaki yükselişin fiyatlama davranışlarında bir bozulmaya neden olmaması için, Ekim ayından itibaren faiz koridorunu yukarı yönlü genişleterek etkin likidite operasyonlarıyla güçlü bir parasal sıkılaştırma gerçekleştirdik (Grafik 6).

Değerli Konuklar,

Faiz koridoru sisteminin sağladığı esnekliği kullanarak Ekim ayından bu yana, üç kez ek parasal sıkılaştırmaya gitmiş bulunuyoruz (Grafik 6). Bu sıkılaştırma dönemlerinde, miktar ihalesi ile yaptığımız fonlamayı azaltarak piyasaya sağlanan likiditenin ortalama maliyetini belirgin şekilde artırdık. Öte yandan, Şubat ayında Euro Bölgesi borç krizine dair algılamaların iyileşmesine bağlı olarak küresel risk iştahının artması üzerine faiz koridorunun üst limitini sınırlı ölçüde indirdik (Grafik 6). Buna rağmen, sıkı parasal duruşumuzu koruduk. Bu doğrultuda, Para Politikası Kurulu olarak Nisan ayında enerji fiyatlarındaki yüksek oranlı fiyat ayarlamalarının ve diğer geçici unsurların enflasyon görünümünü bozmasını engellemek amacıyla parasal sıkılaştırmayı daha sık uygulayabileceğimizi vurguladık. Ayrıca küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağını belirttik.

Faiz koridorunu geniş tutarak dönem dönem ek sıkılaştırmaya gitmemiz para politikası duruşunun sıkı olmasını sağlıyor. Getiri eğrisinin aşağı yönlü eğimi bu görüşü destekliyor. Ayrıca, tüketici kredilerinin büyüme oranlarındaki yavaşlama ve kredi faizlerinin göreli olarak yüksek seyretmesi de parasal ve finansal koşulların sıkı olduğunu teyid ediyor (Grafik 7 ve Grafik 8).

2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar

Saygıdeğer Konuklar,

Şimdi tahminlerimize temel oluşturan makroekonomik görünüme ve varsayımlarımıza değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini özetleyip, Ocak ayında paylaştığımız kısa vadeli tahminlerimizi 2012 yılının ilk çeyreğindeki gerçekleşmeler ile kıyaslamak istiyorum.

2012 yılının ilk çeyreğinde enflasyon Ocak Enflasyon Raporu'nda sunduğumuz tahminlerle uyumlu seyrederek Mart sonu itibarıyla yüzde 10,43 seviyesinde gerçekleşti (Grafik 9). Bu dönemde, petrol fiyatlarının varsayımlarımızdan yüksek seyretmesi nedeniyle enerji fiyatlarındaki artışlar öngörülenin üzerinde gerçekleşirken, işlenmemiş gıda fiyatları beklenenden daha olumlu bir seyir izledi.

Döviz kuru hareketlerinin birikimli etkilerinin hafiflemesiyle temel mal fiyatlarının yıllık artış oranının yılın ilk çeyreğinde gerileme eğilimine girdiğini görmekteyiz. Hizmet fiyatları ise ılımlı seyrini koruyor (Grafik 10). Bu gelişmeler çerçevesinde temel enflasyon göstergelerinin uzun bir süreden sonra tekrar düşüş eğilimi sergilediğini görüyoruz (Grafik 11).

Değerli Konuklar,

Şimdi iktisadi faaliyete dair görünümü özetlemek istiyorum. 2011 yılının son çeyreğine ilişkin milli gelir verileri, toplam talep koşullarının Ocak Enflasyon Raporu'nda ortaya koyduğumuz görünüm ile büyük ölçüde uyumlu seyrettiğini gösterdi. Yurt içi talep kaynaklı olarak ivme kaybeden iktisadi faaliyetin, net ihracatın pozitif katkısıyla yavaşlayarak da olsa büyümesini sürdürdüğünü görüyoruz (Grafik 12).

2012 yılının ilk aylarına dair sanayi üretimi verileri yılın ilk çeyreğinde iktisadi faaliyetin beklenenden bir miktar daha zayıf seyrettiğini gösteriyor. Ancak, bu gelişmenin büyük ölçüde olumsuz hava koşulları ve dış belirsizlikler gibi geçici unsurları yansıttığını düşünüyoruz. Bu doğrultuda ikinci çeyrekten itibaren ılımlı bir toparlanma eğiliminin başlayacağını tahmin ediyoruz. Nitekim, sipariş ve tüketim göstergelerinde Şubat ve Mart aylarındaki eğilimin yukarı yönlü olması da, iktisadi faaliyetteki gerilemenin geçici olduğuna işaret ediyor (Grafik 13 ve Grafik 14).

Yılın ilk çeyreğinde küresel ekonomi ve dış talebe dair göstergeler de öngördüğümüz gibi gerçekleşti. Gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranlarındaki düşüş devam ederken özellikle Euro Bölgesi'ne dair büyüme görünümü zayıf seyrini korudu.

Özetle, yurt içi ve yurt dışı iktisadi faaliyetin görünümünde bir önceki rapora kıyasla önemli bir güncelleme yapmadık. Bu çerçevede, Ocak Enflasyon Raporu'nda olduğu gibi, enflasyon tahminlerimizi üretirken yılın ikinci çeyreğinden itibaren ekonominin yeniden ılımlı büyüme patikasına yöneleceği ve toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği katkının süreceği bir görünümü esas almış bulunuyoruz.

Saygıdeğer Konuklar,

Bildiğiniz gibi, enflasyon tahminlerinde gıda fiyatları ile petrol ve diğer ithalat fiyatları da önemli rol oynuyor. Dolayısıyla, tahminlere geçmeden önce çok kısaca söz konusu değişkenlere dair varsayımlarımızı aktarmak istiyorum. Gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair varsayımımızı, yılsonları için tahmin ufku boyunca yüzde 7,5 olarak korumuş bulunuyoruz. Öte yandan, petrol fiyatlarında yukarı yönlü güncelleme yaptık. Petrol fiyatları Ocak Enflasyon Raporu'nun yayımlanmasından itibaren geçen süre zarfında arz yönlü gelişmelere bağlı olarak öngörülerimizin oldukça üzerinde bir seyir izledi (Grafik 15). Bu çerçevede, Nisan ayının ilk yarısı itibarıyla oluşan vadeli fiyatları da dikkate alarak, petrol fiyatları varsayımımızı, 2012 yılı için 120 ABD dolarına, 2013 yılı için ise 115 ABD dolarına çıkardık. Öte yandan, enerji dışı ithalat fiyatlarındaki düşüşe paralel olarak ithalat fiyat endeksi beklenenden olumlu bir seyir izledi (Grafik 15).

Sonuç olarak, enerji dışı ithalat fiyatlarının yılın ilk çeyreğinde beklediğimizden olumlu gerçekleşmesine rağmen, tüketici fiyat endeksi üzerinde daha etkili olan enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü güncelleme nedeniyle, toplamda ithalat fiyatlarının 2012 yıl sonu enflasyon tahminimiz üzerindeki etkisi sınırlı oranda yükseltici yönde oldu. Rapor'da ithalat fiyatlarındaki son dönem eğilimlerini detaylı inceleyen bir de kutu hazırladık, okumanızı tavsiye ederim.

 

Tahminlere geçmeden önce son olarak kamu maliyesine dair varsayımlarımızı aktaracağım. Kamu maliyesine dair, her zaman olduğu gibi, Orta Vadeli Program (OVP) projeksiyonlarını temel aldık. Dolayısıyla, faiz dışı harcamaların GSYİH'ye oranının yatay seyredeceğini ve yapısal bütçe dengesinde bozulma olmayacağını varsaydık. Ayrıca, 5 Nisan itibarıyla kamuoyuna duyurulan "Yeni Teşvik Sistemi" kapsamında yapılması öngörülen vergi indirimleri ve diğer devlet yardımları şeklindeki uygulamaların bütçe dengesini bozmadığı bir çerçeveyi esas aldık.

Tütün fiyatlarının 2012 yılı boyunca sabit kalacağını, 2013 yılının Ocak ayında ise 2011 yılının Ekim ayında ilan edilen vergi düzenlemelerinin ima ettiği oranlarda artacağını varsaydık. Öte yandan, diğer vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünümü esas almış bulunuyoruz.

3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü

Saygıdeğer Konuklar,

Şimdi sizlere, bu noktaya kadar çizmiş olduğum çerçeve dâhilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım. Tahminlerimizi oluştururken önümüzdeki dönemde ek parasal sıkılaştırmanın daha sık yapılacağını ve buna bağlı olarak kredilerin yıllık büyüme oranının yüzde 14 civarında seyredeceğini, varsaydık. Bu çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,3 ile yüzde 7,7 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,2 olmak üzere yüzde 3,4 ile yüzde 7,0 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz (Grafik 16).

Sonuç olarak, enerji fiyat varsayımlarında 2012 yılına dair yaptığımız güncellemelerin enflasyon üzerindeki olumsuz etkisine rağmen, para politikası duruşunda bu etkiyi telafi edecek bir sıkılaşmaya giderek yüzde 6,5 olan yıl sonu enflasyon tahminimizi değiştirmedik. Bu doğrultuda, Ocak Enflasyon Raporu'na göre kredilerin bir miktar daha ılımlı büyüyeceği ve toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin artacağı bir görünümü esas aldık.

Yılın ikinci çeyreğinde geçici unsurlar ve baz etkileri nedeniyle enflasyonun oldukça dalgalı bir seyir izlemesini bekliyoruz. Nisan ayında, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artışların tüketici enflasyonuna doğrudan etkisinin 0,5 puan civarında olacağını, bu nedenle yıllık enflasyonun geçici olarak yükselip tepe noktasına ulaşacağını öngörüyoruz. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkileri nedeniyle yıllık enflasyonun Mayıs ayında keskin bir düşüş göstereceğini, Haziran ayında ise bu düşüşün bir kısmının geri alınacağını tahmin ediyoruz (Grafik 16).

Ekim ayından bu yana uyguladığımız sıkı para politikasının ikincil etkileri sınırlamasını, böylece geçici fiyat hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkilerinin kademeli olarak ortadan kalkmasıyla enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz. Bu çerçevede, yılın üçüncü çeyreğinden itibaren enflasyonun kademeli olarak düşeceğini, özellikle son çeyrekte bu düşüşün belirginleşeceğini tahmin ediyoruz (Grafik 16).

Bu noktada, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu değiştirmemize neden olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Dolayısıyla, tahminlerimizi oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş olduğum varsayımlar tarafımızca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmamalıdır.

4. Riskler ve Para Politikası

Değerli Konuklar,

Konuşmamın son kısmında enflasyon görünümüne dair riskleri nasıl değerlendirdiğimiz konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Enflasyonun ulaştığı yüksek seviyeler ve son dönemde kısa vadeli enflasyon beklentilerinde gözlenen bozulma, fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturuyor. 2011 yılının son üç ayında gerçekleşen keskin fiyat artışları nedeniyle enflasyonun bu yılın son çeyreğine kadar hedefin belirgin olarak üzerinde seyretmesini bekliyoruz. Bu durum, fiyatlama davranışlarının dikkatle izlenmesini gerektiriyor. Ekim ayından itibaren gerçekleştirdiğimiz parasal sıkılaştırma ve iç talepteki ılımlı görünüm ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa da, önümüzdeki dönemde temkinli bir yaklaşımla enflasyon görünümünü dikkatle takip ederek orta vadeli enflasyonun hedefle uyumlu olması için gereken tedbirleri alacağımızı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum.

Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi, sermaye akımlarındaki oynaklıklara karşı para politikasında esnek yaklaşımın devamını gerektiriyor. Yılın ilk çeyreğinde Euro Bölgesi'nde kamu borcuna dair sorunlar bir miktar hafiflemiş olsa da bölge büyümesinin olumsuz seyri ve halen yüksek seyreden borçlanma maliyetleri borç sürdürülebilirliği tartışmalarını canlı tutmakta. Bunun yanı sıra, Euro Bölgesi bankacılık sektöründe bilanço düzeltmesinin devam etmesi, finansal piyasalardaki kırılganlığı beslemekte ve risk iştahının tekrar bozulma olasılığını gündeme getirmekte. Öte yandan, küresel ekonomiye dair sorunların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde çözülmesi halinde ise risk iştahında öngörülenden daha hızlı bir toparlanmanın ortaya çıkma ihtimali de bulunuyor. Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde küresel sermaye akımlarındaki oynaklığın devam etme olasılığı, mevcut esnek politika çerçevesinin gerekliliğini teyid ediyor. Bu çerçevede, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek üzerimize düşen tedbirleri gecikmeksizin almaya devam edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Önümüzdeki döneme dair bir diğer risk unsuru ise petrol fiyatlarının görünümündeki belirsizliklerdir. Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri genel olarak emtia fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskıları sınırlasa da, arz yönlü sorunların devam etmesinin enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin kısa vadede yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerinden kaynaklanan etkilere tepki vermeyeceğimizi, ancak fiyatlama davranışlarının kalıcı olarak bozulmasına müsaade etmeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.

İşlenmemiş gıda fiyatları ise 2012 yılı enflasyon görünümü üzerinde aşağı yönlü risk oluşturuyor. Gerek işlenmemiş gıda fiyatlarının 2011 yılı sonunda geldiği yüksek seviyelerden sonra aşağı yönlü düzeltme ihtimalinin olması, gerekse son ayların yağış bakımından olumlu geçmesi, yıl içinde işlenmemiş gıda fiyatlarının varsayımlarımızdan daha olumlu bir seyir izleme olasılığını artırıyor. İşlenmemiş gıda fiyatlarında beklenenden daha olumlu bir gelişme gözlenmesi halinde ise enflasyon, hedefe baz senaryoda öngördüğümüzden daha hızlı ulaşabilecektir.

Para politikası stratejimizi oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri her zaman olduğu gibi yakından takip etmeye devam edeceğiz. Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminleri kamu maliyesi açısından Orta Vadeli Program'da belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.

Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu yönde atılacak adımlar aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir. Bu çerçevede, OVP'nin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını hatırlatmakta fayda görüyorum.

Konuşmama burada son verirken, başta Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğümüz çalışanları olmak üzere Rapor'un hazırlanmasında emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarıma ve katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum.

Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu-II"nin Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara, 26/04/2012)