Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu 2015-II"nin Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (İstanbul, 30/04/2015)

Paylaş
Yazdır

Değerli Konuklar,

2015 Nisan Enflasyon Raporu’nun ana mesajlarını sizlerle paylaşacağımız bilgilendirme toplantısına hoş geldiniz.

Rapor’da, her zaman olduğu gibi, para politikası kararlarına temel oluşturan iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşıyor ve son üç aydaki gelişmeler doğrultusunda güncellenen orta vadeli enflasyon tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca Rapor’da ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda sekiz adet kutuya yer verdik. Bu kutularda güncel ve ilgi çekici konulara ilişkin analizler yer alıyor. Rapor’da taze meyve-sebze fiyatları üzerinde tedarik zincirinin ve akaryakıt fiyatlarının etkilerine bakan, firma maliyet yapısını ve maliyet kaynaklı enflasyon baskılarını inceleyen, altın hariç ihracat ve ithalat fiyatlarında parite ve enerji fiyatı etkilerini analiz eden kutular var. Ayrıca, asgari ücret ile ücret dağılımını inceleyen, Türkiye’deki işsizliğin akım dinamiklerine bakan, firmaların ihracat kararlarını analiz eden ve Türkiye’nin yakınsama deneyimine dair gözlemler sunan kutular mevcut. Kutuların başlıklarını yansıda görüyorsunuz. Her biri Türkiye ekonomisi ile ilgili önemli konulara ışık tutuyor. Birazdan Enflasyon Raporu dahilinde internet sayfamızda yayımlanacak olan bu çalışmaları okumanızı tavsiye ederim.

Saygıdeğer Konuklar,

Konuşmama politikalarımız üzerinde önemli rol oynamaya devam eden küresel iktisadi görünüme değinerek başlayacağım. 2015 yılının ilk çeyreği küresel finans piyasalarındaki oynaklığın devam ettiği bir dönem oldu. Bu gelişmede küresel para politikalarındaki farklılaşmanın sürmesi, normalleşme sürecine dair belirsizlikler ve iktisadi faaliyetteki zayıf seyir etkili oldu. Buna bağlı olarak, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları zayıf seyretti ve döviz kuru oynaklıkları arttı (Grafik 1). Benzer şekilde gelişmekte olan ülke risk primleri de dalgalı bir görünüm sergiledi (Grafik 2). Bu dönemde, küresel büyüme zayıf seyretmeye devam etti. Ülke grupları ayrımına baktığımızda gelişmekte olan ülkelerde küresel krizden sonraki hızlı toparlanma döneminin ardından büyüme oranlarının bir gerileme sürecine girdiğini ve 2014 yılında kriz sonrası en düşük büyüme rakamlarına ulaşıldığını görüyoruz. Gelişmiş ülkeler grubunda, ABD göreli olarak güçlü bir performans sergilemeye devam ederken, yılın son çeyreğinde iktisadi faaliyetinde sınırlı da olsa canlanma gözlenen Avrupa’da büyüme halen zayıf seyrediyor. 2015 yılının ilk çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, küresel iktisadi faaliyete dair çok sınırlı bir iyileşmeye işaret ederken, Türkiye’nin dış talebi açısından oldukça önemli olan Avrupa ekonomisinde ise toparlanma belirtileri gözleniyor.

Küresel piyasalarda yaşanan oynaklığın etkilerini Türkiye ekonomisinde de gözlemledik ve ülke risk primi göstergeleri ile Türk Lirası’nda dalgalanmalar yaşadık. Küresel belirsizliklerin yoğun olduğu bu dönemin Türkiye ekonomisi açısından çeşitli fırsatlar ve zorluklar barındırdığını düşünüyoruz. Bir tarafta, düşük seyreden emtia fiyatları girdi maliyetlerini olumlu yönde etkileyerek  enflasyon ve dış denge üzerinde doğrudan iyileştirici rol oynuyor. Buna ek olarak, düşük düzeylerde seyreden enerji fiyatları kaynaklı harcanabilir gelir artışı büyümeyi destekleyebilecek bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Düşük uzun vadeli faizleri ise ekonomi açısından destekleyici bir unsur olarak görüyoruz. Bu çerçevede,  düşük küresel faiz ortamında dış borç vadelerinin uzatılmasının ve basiretli borçlanmanın desteklenmesinin finansal istikrarı güçlendireceğini değerlendiriyoruz. Diğer taraftan, küresel ekonomide gözlenen zayıf seyir ise ihracat büyümesini sınırlandırarak büyümeyi aşağı çeken bir gelişme olarak öne çıkıyor. Ayrıca, para politikalarındaki farklılaşma sonucunda euro-dolar paritesinde gözlenen aşırı oynaklığın ülkemizin dış talep dağılımına bağlı olarak ihracatımız açısından bir zorluk oluşturduğunu gözlüyoruz.

Değerli Konuklar,

2014 yılında büyümemiz bir önceki yıla göre bir miktar yavaşladı. Üretim tarafında arz yönlü gelişmeler sonucu tarım sektörü katma değerinde düşüş yaşanması bu yavaşlamada etkili oldu. Harcama tarafında ise net ihracat büyümeye katkı veren en önemli kalem oldu. Bu gelişmelere bağlı olarak 2014 yılında cari açıkta önemli bir iyileşme gerçekleşti.  2015 yılı ilk çeyreğine ilişkin sahip olduğumuz veriler bize, iktisadi faaliyette hem iç talep hem de dış talep kaynaklı bir ivme kaybına işaret ediyor. İlk çeyrekteki zayıf seyir sonrasında iktisadi faaliyetin ılımlı ve kademeli bir şekilde toparlanacağını düşünüyoruz.

Para politikasındaki temkinli duruşumuzun ve alınan makroihtiyati önlemlerin olumlu etkisi ile çekirdek enflasyon göstergelerindeki iyileşme eğilimi yılın ilk çeyreğinde de sürdü. Gıda enflasyonunun yüksek seyri ise bu dönemde tüketici enflasyonundaki düşüşü geciktiren en temel gelişme oldu. Maliyet yönlü baskılar nedeni ile enflasyon görünümü bir miktar bozulmakla birlikte temkinli para politikası duruşu ve gıda fiyatlarında yaşanması muhetemel bir düzeltme sonucunda enflasyondaki düşüş sürecinin devam edeceğini tahmin ediyoruz.

1. Para Politikası Uygulamaları ve Parasal Koşullar

Saygıdeğer Konuklar,

2015 yılı ilk çeyreğinde, Merkez Bankası olarak faiz oranlarında ölçülü indirimlere giderken, likidite politikasını sıkı tutmak suretiyle temkinli para politikası duruşumuzu sürdürdük (Grafik 3). Çekirdek enflasyon göstergelerindeki iyileşme ile uyumlu olarak bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını Ocak ayında yüzde 8,25’ten yüzde 7,75’e, Şubat ayında ise yüzde 7,5’e düşürdük. Ayrıca, Şubat ayında gecelik borç alma ve verme faizlerini 50 baz puan indirdik.  Ocak ve Şubat aylarında yapılan faiz indirimlerinin ölçülü tutulmasında küresel piyasalarda devam eden  belirsizlikler, enerji fiyatlarındaki oynaklık, yurt içi gıda fiyatlarında gözlenen artışlar ve enflasyon beklentilerinin henüz arzu edilen seviyelere gelmemesi etkili oldu. Yakın dönemde uygulanan likidite politikası sonucunda ortalama fonlama maliyeti yüzde 7,50’nin bir miktar üzerinde oluştu.

Bu dönemde küresel piyasalardaki belirsizlikler ve yurt içi gıda fiyatlarındaki artışlar nedeni ile para politikasında temkinli bir duruş sergileyeceğimizi belirtmiştik. Ek olarak, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurları yakından izlediğimizi ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar temkinli duruşumuzu devam ettireceğimizi vurgulamıştık. Çizdiğim bu çerçeveye bağlı olarak, likidite politikasındaki sıkı duruşumuzu koruduk (Grafik  5). Böylelikle getiri eğrisi yataya yakın konumunu sürdürdü (Grafik 6).

Değerli Konuklar,

Hepinizin yakından takip ettiği gibi, yakın dönemde döviz kuru oynaklığında görülen artış nedeniyle döviz likiditesine dair bazı önlemler aldık. 27 Şubat 2015 tarihinden itibaren döviz satım ihalesi tutarlarını daha esnek bir şekilde belirlemeye başladık. 10 Nisan itibarıyla, gerekli görülen günlerde döviz satım tutarının bir gün önceden ilan edilen asgari tutarın 30 milyon ABD doları fazlasına kadar artırılabileceğimizi sizlere duyurduk ve uygulamaya başladık. Bunun yanı sıra 10 Mart 2015 tarihinde bankacılık sisteminin geçici döviz likiditesi ihtiyacının karşılanması ve TL cinsi aracılık maliyetlerinin azaltılması amacıyla rezerv opsiyonu katsayılarında teknik ayarlamalar yaptık. Yine aynı amaçlara yönelik olarak, Nisan ayındaki PPK toplantısında 8 Mayıs 2015 tesis döneminden itibaren başlanmak üzere Türk lirası cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranlarını 50 baz puan arttırdık.

Ayrıca makrofinansal riskleri sınırlamak ve basiretli borçlanmayı desteklemek amacıyla, dış borçlanma vadelerinin uzamasını teşvik edici yönde bankaların ve finansman şirketlerinin yabancı para cinsinden çekirdek dışı kısa vadeli yükümlülükleri için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını arttırdık. Buna ek olarak, küresel faiz oranlarındaki gelişmeler doğrultusunda, 9 Mart ve 22 Nisan 2015 tarihlerinde bankaların Merkez Bankası’ndan alabilecekleri bir hafta vadeli döviz depolarının faiz oranlarını indirdik. Mart ayı başındaki düzenleme öncesi ABD doları için yüzde 7,5; euro için yüzde 6,5 olan bir hafta vadeli döviz depo faiz oranının, 24 Nisan tarihinden itibaren ABD doları için yüzde 4, euro için ise yüzde 2 olarak uygulanacağını bankalarımıza duyurduk.

Yansıda gördüğünüz üzere, sıkı para politikası duruşumuzun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle 2015 yılı ilk çeyreğinde finansal olmayan kesime açılan krediler ılımlı seyrini sürdürdü. Kur etkisinden arındırılmış olarak geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,6 oranında artan finansal olmayan kesime açılan krediler, 2015 yılı ilk çeyreğini kapsayan 13 haftalık hareketli ortalamalara göre ise yıllıklandırılmış olarak yüzde 16 oranında arttı. Geçtiğimiz yılın zayıf bazının etkisiyle kredilerin yıllık büyümesinde kısa vadede bir miktar artış beklesek de finansal koşullardaki ılımlı seyre bağlı olarak ana eğilimde ivmelenme olmayacağını ve kredilerin makul oranlarda büyümeye devam edeceğini düşünüyoruz. Kredi büyümesine tüketici kredileri ve ticari krediler ayrımında baktığımızda, ticari kredilerin tüketici kredilerine kıyasla daha hızlı artmaya devam ettiğini görüyoruz. Ticari kredilerin yıllıklandırılmış büyüme hızı 2015 yılı ilk çeyreğinin sonuna doğru 2007-2014 dönemi ortalamasına yakınsarken, tüketici kredilerinin yıllıklandırılmış büyüme hızı 2007-2014 dönemi ortalamasının altında kaldı (Grafik 7 ve 8). Son yıllarda uygulamaya konulan makroihtiyati politikalar kredi genişleme hızının sürdürülebilir düzeylere çekilmesinin yanı sıra kredi kompozisyonunun tüketimden ziyade üretimi teşvik edici bir yapıya dönüşmesinde önemli rol oynadı. Bu bağlamda, ticari kredilerin tüketici kredilerine göre daha hızlı büyümesinin hem dengelenme sürecine hem de finansal istikrara katkı sağladığını değerlendiriyoruz.

2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar

Saygıdeğer Konuklar,

Şimdi tahminlerimize temel oluşturan makroekonomik görünüme ve varsayımlarımıza değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini özetlemek istiyorum. Ardından da tahminlerimizi üretirken baz senaryoda temel aldığımız yurt içi ve yurt dışı talep görünümünden bahsedeceğim.

2015 yılının birinci çeyreğinde yıllık tüketici enflasyonu 2014 yılı sonuna kıyasla yaklaşık 0,6 puan azalarak yüzde 7,61 oranına geriledi ve Ocak Enflasyon Raporu öngörüsünün üzerinde gerçekleşti (Grafik 9 ve 10). Bu dönemde çekirdek enflasyonda belirgin bir iyileşme gözlenirken gıda enflasyonundaki yüksek seyir yıllık enflasyondaki düşüşü sınırlayan ana etmen oldu. Gıda fiyatları ilk çeyrekte olumsuz seyrini sürdürdü ve 3,47 puan ile yıllık enflasyona en yüksek katkı yapan bileşen oldu. 2014 yılının son çeyreğinde enflasyonu düşürücü etkisi belirgin biçimde hissedilen petrol fiyatlarının Şubat ayından itibaren artış göstermesiyle birlikte enerji grubu enflasyonundan gelen olumlu etki de bir miktar sınırlandı.

Uygulanan temkinli para ve maliye politikaları ile alınan makroihtiyati önlemler enflasyonu, özellikle enerji ve gıda dışı (çekirdek) enflasyon göstergelerini olumlu yönde etkilemeye devam ediyor. Buna bağlı olarak, çekirdek enflasyon göstergelerinin ana eğiliminde ilk çeyrekte önceki döneme kıyasla kayda değer bir iyileşme gördük (Grafik 11). Yılın ilk çeyreğinde gıda ve petrol fiyatları ile Türk lirası cinsi ithalat fiyatı gelişmeleri neticesinde enflasyon üzerindeki maliyet baskıları bir önceki döneme kıyasla güçlendi. Para politikasında sürdürdüğümüz temkinli duruş ve yurt içi talepteki ılımlı seyir ise bu baskıları sınırladı. Gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin yemek hizmetleri fiyatlarına yansımaları sürdü ve tüketim sepetinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan gıda ve yemek hizmetleri grubunun yıllık enflasyonu Mart ayı itibarıyla yüzde 14 olarak gerçekleşti. Bu dönemde gıda ve yemek hizmetleri hariç tüketici enflasyonu ise yüzde 4,82 oranına gerileyerek düşüş eğilimini sürdürdü (Grafik 12).  

Özetle yılın ilk çeyreğinde çekirdek enflasyon göstergelerinde yaşanan belirgin iyileşmeye rağmen gıda fiyatlarındaki yüksek seyir enflasyondaki düşüş sürecini sınırladı. Bu dönemde petrol fiyatları ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları da enflasyonda maliyet yönlü baskılara sebep oldu. Hava koşullarının arzı destekleyici yönde olması ve alınabilecek politika tedbirleri ile gıda enflasyonunda önemli bir düşüş alanı bulunduğunu değerlendiriyoruz. 2014 yılının Aralık ayında oluşturulan Gıda Komitesi’nin alınmasını önerebileceği önlemlerin gıda enflasyonunun düşürülmesine katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda para politikasındaki temkinli duruşumuzun sürdüğü ve gıda enflasyonunun geçmiş yıllar ortalamasına döndüğü bir görünüm altında tüketici enflasyonundaki yavaşlamanın yılın ikinci yarısında devam edeceğini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, gıda fiyatları enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaya devam ediyor.

Değerli Konuklar,

Şimdi enflasyon tahminlerine temel oluşturan iktisadi faaliyet gelişmelerini ve kısa vadeli görünümü özetlemek istiyorum. 2014 yılı son çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla verilerine göre iktisadi faaliyet, Ocak Enflasyon Raporu’nda çizdiğimiz görünümle büyük ölçüde uyumlu gerçekleşti. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yılın son çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,6 oranında artarken, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,7 oranında artış gösterdi. 2014 yılı genelinde ise reel büyüme yüzde 2,9 olarak gerçekleşti (Grafik 13). Milli gelir bileşenleri üretim yönünden incelendiğinde, olumsuz hava koşulları nedeni ile gerileyen  tarım katma değerinin 2014 yılı büyümesine düşürücü yönde katkı yaptığını görüyoruz. Harcama tarafından baktığımızda ise, son çeyrekte nihai yurt içi talep bir önceki çeyrekte olduğu gibi dönemlik bazda özel kesim tüketim talebi kaynaklı artış gösterdi (Grafik 14). Yıl geneli değerlendirildiğinde ise net ihracat büyümeye katkı yapan en önemli harcama kalemi oldu.

2015 yılı ilk çeyreğine ilişkin açıklanan veriler iktisadi faaliyette zayıf bir görünüme işaret ediyor. Sanayi üretimi Ocak-Şubat döneminde 2014 yılı son çeyreğine kıyasla değişmedi. Mart ayına ilişkin göstergelerden İYA ve PMI verileri de nispeten zayıf bir görünüme işaret ediyor. Dış talep, küresel ekonomide gözlenen yavaşlama ve jeopolitik gelişmeler nedenleriyle zayıf seyrediyor. Bu çerçevede, 2015 yılında iktisadi faaliyetin ilk çeyrekte zayıf seyredeceğini, sonrasında ise ılımlı ve kademeli şekilde toparlanacağını öngörüyoruz. Dış talebe ilişkin jeopolitik gelişmeler kaynaklı aşağı yönlü riskler devam ederken, Avrupa’daki toparlanma belirtileri ihracat açısından olumlu bir görünüme işaret ediyor. Üretim tarafına baktığımızda, hava koşullarının destekleyici olması halinde tarım katma değerinde artış yaşanmasını ve 2014 yılındaki düşüşün oluşturduğu baz etkisi ile büyümeye tarımdan önemli bir katkı gelmesini bekliyoruz.

Cari işlemler dengesinde 2011 yılından itibaren yaşanan iyileşme sürecinin 2015 yılında devam edeceğini öngörüyoruz. Uluslararası enerji fiyatlarındaki düşük seviyeler enerji ithalatı tutarında önemli bir azalışa yol açarak dış dengeyi destekliyor (Grafik 15). Ayrıca temkinli para politikası duruşumuz ve makroihtiyati önemlerin etkisi ile kredi büyüme hızlarının makul seviyelerde seyretmesi ve kredi kompozisyonunun ticari krediler lehine olması dış dengedeki iyileşme sürecini olumlu bir şekilde etkiliyor. Bu çerçevede ihracatın ithalatı karşılama oranında önemli bir iyileşme yaşandığını görüyoruz (Grafik 16).

Saygıdeğer Konuklar,

Bildiğiniz gibi, enflasyon tahminlerinde gıda, enerji ve ithalat fiyatları da önemli rol oynuyor. Dolayısıyla, tahminlere geçmeden önce kısaca söz konusu değişkenlere dair varsayımlarımızı aktaracağım.

Yılın ilk çeyreğinde petrol fiyatları bir önceki Rapor’da öngördüğümüz patikanın üzerinde; ABD doları cinsinden ithalat fiyatları ise öngördüğümüz patikanın altında gerçekleşti (Grafik 17). Bu çerçevede, ortalama petrol fiyatları varsayımını 2015 yılı geneli için yüzde 9, 2016 yılı için ise yüzde 5 yukarı yönlü güncelledik. Gıda fiyatlarında yılın ikinci yarısında özellikle işlenmemiş gıda kaynaklı bir düzeltme olma olasılığını göz önüne alarak,  2015 yıl sonu gıda enflasyonu varsayımını yüzde 9 olarak koruduk.

Orta vadeli tahminlerimizi üretirken vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünümü esas aldık. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program projeksiyonlarını temel aldık. Bu çerçevede, dönem boyunca temkinli bir maliye politikası duruşu sergileneceğini ve faiz dışı harcamaların milli gelire oranının kademeli olarak azalacağını varsaydık.

3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü

Saygıdeğer Konuklar,

Şimdi sizlere, çizmiş olduğum çerçeve dahilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım.

Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruşumuzu sürdürdüğümüz bir çerçeveyi esas aldık. Ayrıca, alınan makroihtiyati tedbirlerin de katkısıyla yıllık kredi büyüme oranının geldiği makul seviyelerin 2015 yılında devam edeceğini değerlendiriyoruz. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2015 yılı sonunda yüzde 5,6 ile yüzde 8,0 aralığında (orta noktası yüzde 6,8), 2016 yılı sonunda ise yüzde 3,7 ile yüzde 7,3 aralığında (orta noktası yüzde 5,5) gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz (Grafik 18).

Sonuç olarak, Ocak Enflasyon Raporu’nda yüzde 5,5 olarak verilen 2015 yıl sonu enflasyon tahminimizi, 1,3 puan yukarı yönlü güncelledik (Grafik 18). Bu güncellemede, petrol fiyatlarının Ocak Enflasyon Raporu’nda öngörülenden yüksek gerçekleşmiş olması ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları belirleyici oldu. Bu çerçevede, petrol fiyatlarındaki güncellemenin ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarındaki hareketlerin yıl sonu enflasyon tahmini üzerinde sırasıyla 0,4 ve 1 puanlık yükseltici etki yapacağını değerlendiriyoruz. İktisadi faaliyette ve çıktı açığında aşağı yönde yapılan güncellemenin ise 2015 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan düşürücü etkisi oldu.  Ayrıca, geçtiğimiz Rapor’da yüzde 5 olarak verilen 2016 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 5,5’e çektik. Bu güncellemenin 0,3 puanını yakın dönemde Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarında yaşanan gelişmelerin gecikmeli etkileri, 0,2 puanlık kısmını ise 2016 yılı için petrol fiyatlarında yapılan yukarı yönlü güncelleme nedeniyle gerçekleştirdik.

Değerli Konuklar,

Bahsetmiş olduğum bu tahminlere ek olarak Enflasyon Raporu’nun Riskler bölümünde enflasyon görünümüne ve küresel ekonomiye dair alternatif senaryolara değiniyoruz. Detaylar için Rapor’u inceleyebilirsiniz.

Konuşmama burada son verirken, başta Para Politikası Kurulu üyeleri ve Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğümüz çalışanları olmak üzere, Rapor’un hazırlanmasında emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma ve katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum. 

Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu 2015-II"nin Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (İstanbul, 30/04/2015)