Sağlıklı işleyen bir finansal sistemin en önemli işlevlerinden biri kaynakların reel sektöre etkin dağılımını sağlayarak yatırımlara dönüşmesini sağlamak. Ekonomi ve finans yazını, özellikle gelişmiş finansal sistemlerin beşeri ve fiziki sermaye birikimi, ekonomik büyüme, gelir dağılımı eşitsizliği ve ekonomik istikrar üzerindeki olumlu etkisine ilişkin güçlü kanıtlar sunuyor. Peki ülkemizde finansal gelişmişlik düzeyi firmalarımız üzerinde kısıt oluşturuyor mu? Finansal derinleşme için alan var mı? Türkiye’deki reel sektör firmalarının kredi dinamiklerini kapsamlı bir şekilde inceleyen Yarba ve Güner (2019) çalışmasının bulguları bu soruyu yanıtlayabilmemiz için bazı ipuçları sunuyor. Yirmi yıllık bir örneklem dönemini (1996-2015) analiz eden bu çalışma, TCMB sektör bilançolarının firma düzeyindeki veri setini kullanıyor1.
Dinamik panel yöntemi kullanılarak elde edilen sonuçlar, Türkiye’deki reel sektör firmalarının finansal borç oranlarının değişiminde, kârlılık, faaliyet gelirlerinde dalgalanma gibi sadece firmaya ve firmanın ait olduğu sektöre özgü değişkenlerin değil, aynı zamanda döngüsel ve yapısal faktörlerin de belirleyici olduğunu gösteriyor. Örneğin, Türkiye’de finansal gelişmişlik düzeyi arttıkça şirketlerin kısa vadeli finansal borçlanma oranlarının azaldığı, uzun vadeli finansal borç oranlarının ise arttığı görülüyor. Uzun vadeli finansal borç oranı üzerindeki bu anlamlı pozitif etki, diğer tüm açıklayıcı değişkenler içindeki en güçlü etki olarak göze çarpıyor. Ayrıca, kamu borç oranındaki yükselişin şirketlerin finansal borç oranları üzerinde negatif etkisinin olduğu görülüyor (crowding out-dışlama etkisi). Peki, bu sonuçlar bir firmanın halka açık olup olmaması ve/veya firma büyüklüğüne göre değişkenlik gösteriyor mu?
Halka açık firmalarda bir farklılaşma var mı?
Bu soruya cevap bulabilmek için yapılan ayrıntılı analizler, finansal gelişmişlik düzeyinin olumlu etkisi ile kamu borçluluğunun olumsuz etkisinin halka açık firmalardan ziyade halka açık olmayan firmalar için daha belirgin olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde, firma faaliyet gelirlerindeki dalgalanmaların olumsuz etkisi de sadece halka açık olmayan firmalar için geçerli. Bu bulgular, finansal sistemin asimetrik bilgi gibi finans yazınında altı çizilen diğer finansal sorunları azaltmadaki ve finansmana erişimi kolaylaştırmadaki önemli işlevini destekliyor. Türkiye’de 2001 yılı sonrası dönemde finansal gelişmişlik düzeyinde önemli ilerlemeler kaydedilmesine karşın finansal derinleşme konusunda hâlâ belirgin bir iyileşme alanı göze çarpmakta. Örneğin, halka açık firma sayısı ve GSYİH’ye oranla halka açık firmaların toplam piyasa değerleri, gerek gelişmiş ülkeler gerekse de gelişmekte olan emsal ülkelere kıyasla düşük seviyelerde. Bu bağlamda sonuçlar, Türkiye’deki sermaye piyasalarının derinleştirilmesine yönelik politikaların önemini vurguluyor.
KOBİ’ler ile büyük firmalar nasıl ayrışıyor?
Finansal gelişmişlik düzeyindeki artış hem büyük firmaların hem de KOBİ’lerin uzun vadeli finansal borçlanmaları üzerinde olumlu bir etkiye sahip. Buna karşın, bu etki KOBİ’ler için çok daha güçlü. Sonuçların dikkat çeken bir diğer boyutu ise, kamu borçluluğunun azaldığı dönemlerde hem büyük firmaların hem de KOBİ’lerin olumlu etkilenmesine karşın kamu borcunun arttığı dönemlerde sadece KOBİ’lerin olumsuz etkilenmesi. Ayrıca, firma faaliyet gelirlerindeki dalgalanmaların olumsuz etkisi sadece KOBİ’ler için geçerli.
Bu bulgular, mevcut ekonomi yazınında yer alan, Türkiye’deki KOBİ’lerin potansiyellerini kullanmalarına engel olan finansal kısıtlarına ilişkin çıkarımları destekliyor. Ülkemizin yatırım, inovasyon, istihdam ve ekonomik büyümesi üzerinde kritik öneme sahip KOBİ’lerin finansman kaynağı, büyük oranda banka kredilerine dayanmakta. Banka kredilerine alternatif finansman kaynakları ise çok sınırlı. Her ne kadar banka kredileri çoğu zaman KOBİ finansmanını önemli ölçüde desteklese de, özellikle KOBİ’lerin uzun dönemli yatırımlarının finansmanı için banka kredileri her zaman uygun bir yöntem olmayabiliyor. Bu bağlamda banka kredilerine alternatif finansman olanaklarının artırılması, KOBİ’lerin ekonomideki söz konusu hayati rollerini devam ettirebilmeleri için elzem (OECD, 2015). Özetle, ülkemizdeki ekonomik koşulların KOBİ’lerin banka kredileri üzerindeki asimetrik olumsuz etkisine ilişkin bu bulgular, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, girişim ve risk sermayesi gibi alternatif fonlama olanaklarının artırılmasına yönelik politikaların önemini ortaya koyuyor.
[1] Detaylar için bkz. Yarba ve Güner (2019).
Kaynakça:
OECD (2015). New approaches to SME and entrepreneurship finance: Broadening the range of instruments. OECD Publishing, Paris.
Yarba, İ., & Güner, Z. G. (2019). Leverage dynamics: Do financial development and government leverage matter? Evidence from a major developing economy. Empirical Economics