Başkan Naci Ağbal'ın "Enflasyon Raporu 2021-I"in Tanıtımına İlişkin Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara)

Paylaş
Yazdır

Değerli Basın Mensupları, Saygıdeğer Konuklar,

Bu yılın ilk Enflasyon Raporu’nun Bilgilendirme Toplantısına hoş geldiniz. 

Konuşmamda ekonomi ve enflasyon görünümüne dair değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşarak orta vadeli enflasyon tahminlerimize ve para politikası stratejimize ilişkin açıklamalarda bulunacağım. Ardından da sorularınıza cevap vereceğim. 

Makroekonomik Görünüm

Değerli Katılımcılar; 

2020 yılının son çeyreğinde bazı ülkelerde uygulamaya konan salgın tedbirleri küresel büyümedeki toparlanma eğilimini yavaşlatmış, ancak aşı ve tedaviye yönelik olumlu gelişmeler 2021 yılının ikinci yarısında daha hızlı bir toparlanma beklentisini güçlendirmiştir. Hem gelişmiş, hem gelişmekte olan ülkelerde enflasyon düşük seyretmektedir. Ancak 2021 yılında küresel enflasyon üzerindeki risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. 

Artan emtia fiyatları ve talep koşullarındaki olası iyileşmenin yanı sıra, salgına karşı uygulanan yüksek hacimli, mali ve parasal genişleme önümüzdeki dönem için enflasyonist baskı oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Bu görünüm altında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde para politikasındaki genişletici duruşun sürmesi beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerin para politikası görünümü ve küresel toparlanmaya dair olumlu beklentiler, gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik risk iştahını artırmaktadır. Nitekim son dönemde gelişmekte olan ülkelere portföy girişlerinin hızlandığını görmekteyiz. 

Ülkemizde ise iktisadi faaliyet güçlü kredi ivmesinin desteğiyle 2020 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi talep kaynaklı belirgin bir toparlanma göstermektedir.  İktisadi faaliyetin dördüncü çeyrekte de güçlü bir seyir izlediğini görüyoruz. Sanayi üretimi, perakende satış ve ciro endekslerinde üçüncü çeyreğe göre dördüncü çeyrekte de güçlü bir  artış görülmüştür. Ekonomik aktivitede görülen güçlü toparlanma, aynı zamanda sektörlerin geneline yayılmış durumdadır. Bu dönemde ihracat ve turizm bağlantılı bazı sektörler haricinde imalat sanayinin genelinde salgın öncesi üretim düzeyleri de aşılmıştır. Özellikle taşıt, mobilya ve beyaz eşyanın dâhil olduğu dayanıklı tüketim malları sektöründe üretim, sipariş ve kapasite kullanım oranları oldukça güçlü bir toparlanma sergilemiştir. İnşaat bağlantılı ara malı sektörlerinde de aynı göstergeler daha kuvvetli bir seyre işaret etmektedir. Diğer taraftan, başta giyim olmak üzere turizm bağlantılı imalat sektörlerindeki iyileşme ise sınırlı kalmıştır. 

Hizmetler sektöründe de birçok alt sektörde cirolar salgın öncesi düzeylerini aşarken, salgının olumsuz etkilediği konaklama, yiyecek, havayolu ve seyahat acentesi sektöründe ise halen salgın öncesi düzeylerin altında bir seyir görülmektedir. 

İktisadi faaliyetteki güçlü toparlanma, sanayi sektöründe belirgin olmak üzere, istihdam piyasasında da iyileşme sağlamıştır. İstihdam imkânları genişlerken, işgücüne katılım oranında da toparlanma görülmektedir. Ancak son dönemde salgına bağlı kısıtlamaların hizmetler sektörü istihdamı üzerindeki etkileri görülmeye başlanmıştır. 

İktisadi faaliyet düzeyine ilişkin yakın dönem göstergeleri salgına bağlı kısıtlamalar ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle bir miktar yavaşlamaya da işaret etmektedir. 2020 yılı üçüncü çeyrekte başlayan güçlü toparlanmanın en önemli belirleyicisinin ise güçlü kredi büyümesi olduğunu görmekteyiz. Yıllık kredi büyümesi ikinci çeyrekten itibaren ivmelenmiş ve 2017 yılındaki Kredi Garanti Fonu kaynaklı hızlı kredi genişlemesinin çok ötesinde bir genişlemeye neden olmuştur. Bu güçlü kredi genişlemesi firma kredilerinde olduğu kadar konut ve ihtiyaç kredileri başta olmak üzere bireysel kredilerde de belirgindir. İkinci çeyrekten itibaren bankalarca Türk lirası cinsinden açılan net kredi hacmi 518 milyar Türk lirası olmuştur. Üçüncü çeyrekte uygulanmaya başlanan parasal sıkılaştırma ve diğer politikalara bağlı olarak kredi faizleri yükselmeye başlamış, kredilerin ivmelenmesinde de önemli bir yavaşlama sağlanmıştır. 

Kredi genişlemesinin etkisiyle salgın döneminde belirgin bir parasal genişleme de gerçekleşmiştir. Altın dâhil döviz tevdiat hesaplarını da içeren geniş tanımlı M2 para arzı, 2020 Şubat ayına kıyasla yüzde 33 artışla 833 milyar Türk lirası yükselmiştir. Başta bireysel krediler olmak üzere net kredi kullanımının tarihsel ortalamaların oldukça üzerinde artması, altın ithalatının hızla yükseldiği ve turizm gelirlerinin keskin bir şekilde gerilediği 2020 yılında cari işlemler açığının önemli oranda yükselmesine neden olmuştur. Kasım ayı itibarıyla 12 aylık birikimli cari işlemler açığı 38 milyar dolar civarına yükselmiştir. Artan cari işlemler açığı ile birlikte küresel gelişmelerle uyumlu şekilde gerçekleşen sermaye çıkışları önemli miktarda rezerv kaybına da yol açmıştır. Dış dengedeki bozulmaya bağlı olarak artan makrofinansal riskler neticesinde ülke risk primi artarken, döviz kurlarında oynaklık ve değer kaybı gözlenmiş ve borçlanma maliyetleri artmıştır. Bu görünüm altında, yurt içi yerleşiklerin mevduat dolarizasyonu artış göstermiştir. 

Saygıdeğer Basın Mensupları, Değerli Katılımcılar,

Şimdi de bu makroekonomik görünüm altında şekillenen enflasyon görünümüne ilişkin bilgileri ve değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. İç talep koşulları başta olmak üzere döviz kurunun birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seyirler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Tüketici enflasyonu 2020 yılı Eylül ayındaki yüzde 11,75 seviyesinden yıl sonunda yüzde 14,60’a yükselmiştir. Böylelikle enflasyon, Ekim Enflasyon Raporu’nda paylaştığımız tahmin bandının üzerinde gerçekleşmiştir. Enflasyondaki yükselişte temel mal ve gıda grupları belirleyici olmuştur. Ekim Enflasyon Raporu sonrasındaki dönemde temel mal grubunun yıllık enflasyona katkısı 1,5 puan artışla 4,7 puana ulaşırken, gıda grubunun katkısı 1,3 puanlık yükselişle 4,7 puan olmuştur. Öte yandan, enerji ile alkollü içecek ve tütün grupları toplam 0,7 puanlık katkıyla tüketici enflasyonunu önemli ölçüde sınırlamıştır. 

Giyim, konaklama, eğitim, eğlence ve kültür hizmetleri gibi salgın nedeniyle talep koşullarının zayıf seyrettiği kalemlerde enflasyon nispeten düşük seyretmektedir. Öte yandan başta dayanıklı mallar olmak üzere kredi genişlemesine bağlı olarak talebin güçlü olduğu bazı alt gruplarda enflasyon oldukça yüksek bir seyir izlemektedir. Tüketici enflasyonu alt kalemleri incelendiğinde temel gıda ürünleri ve dayanıklı mallarda yıllık enflasyonun tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıktığı görülmektedir. Çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonu ve eğilimi de yüksek seyretmektedir. Enflasyon eğilimi temel mallarda yüksek seviyesini korurken, hizmetlerde kademeli bir yükseliş görülmekte, işlenmiş gıdada ise belirgin bir şekilde yukarı yönlü riskler artmaktadır. Fiyat artırma eğiliminin tarihsel ortalamalara kıyasla yüksek olduğu ve genele yayıldığı da görülmektedir. 

Üretici enflasyonu artış eğilimini korumaktadır. Üretici fiyatlarında yıllık enflasyon 2020 Aralık ayında yüzde 25,15’e ulaşmıştır. Döviz kurunun son dönemdeki olumlu katkısına rağmen uluslararası emtia fiyatları öncülüğünde yüksek bir seyir izleyen üretici fiyatları, tüketici fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam etmektedir. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, metal ve metalle ilişkili gruplar, kâğıt ve kâğıt ürünleri, gıda, motorlu kara taşıtları ve ulaşım araçları temel üretim girdilerinde enflasyon oldukça yüksek seyretmektedir. 

Değerli Katılımcılar,

Bu noktada, enflasyonu etkileyen unsurlara değinmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Öncelikle toplam talep koşullarına dair çıktı açığı gelişimi önemli bir gösterge olarak enflasyonist baskıları etkilemiştir. Hızlı kredi genişlemesinin birikimli etkileri ile talep koşulları 2020 yılının ikinci yarısında güçlü seyretmiş ve çıktı açığı göstergeleri enflasyonist düzeylere erişmiştir. Bu gelişmede salgından en çok etkilenen turizm ve hizmet bağlantılı sektörlerdeki zayıf seyrin toplam çıktı açığını sınırlayıcı etkisine karşın hızlı kredi genişlemesinin uyardığı genele yayılmış harcama gruplarındaki güçlü seyir belirleyici olmuştur. 2020 yılının üçüncü çeyreğinde finansman koşullarındaki iyileşme ve ertelenmiş talebin etkisiyle özel tüketim talebi milli gelir artışının oldukça üzerinde gerçekleşmiş ve büyümeye en yüksek katkıyı veren harcama bileşeni olmuştur. 

Turizmin sınırlayıcı etkisine rağmen güçlü kredi ivmesinin birikimli etkileri ve dış talebin katkısıyla 2020 yılının son çeyreğinde toplam talep koşullarının hala enflasyonist düzeylerde seyrettiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte 2020 yılının son çeyreğinde iktisadi faaliyetin döngüsel olarak zirve noktasına ulaştığını ve 2021 yılının ilk çeyreğindeki yavaşlamayla birlikte eğilimine yakınsamaya başladığını düşünüyoruz. 

Enflasyonun önemli belirleyicilerinden birisi olan döviz kurundan tüketici ve üretici enflasyonuna gelen etki de 2020 yılının ikinci yarısında oldukça güçlenmiştir. Döviz kurlarındaki gelişmelerin enflasyona yansıması konjonktüre göre farklılaşabilmekle birlikte temelde üç ayrı kanal üzerinden gerçekleşmektedir. Bunlar talep kanalı, maliyet kanalı ve beklenti kanalıdır. Döviz kuru geçişkenliği, ekonominin yükselme dönemlerinde ve döviz kurunun hızla arttığı dönemlerde tarihsel ortalamalardan daha yüksek olmaktadır. Döviz kurlarında son aylarda yaşanan düşüş önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde döviz kuru kaynaklı etkilerin zayıflayacağına işaret etmektedir. Enflasyon üzerinde etkili olan bir diğer unsur ise uluslararası emtia fiyatlarındaki özellikle son dönemde meydana gelen yukarı yönlü gelişmelerdir. Petrol, endüstriyel metaller, tarımsal emtia fiyatlarındaki artış eğilimi girdi maliyetleri kanalıyla enerji, gıda ve temel mallar kanalıyla enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturmaktadır. Öte yandan Ocak ayı Para Politikası Kurulu kararında da değindiğimiz gibi dünya genelindeki tedarik sorunları ve navlun maliyetlerindeki artışlar da dikkate alındığında bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtlarının da tüketici fiyatları üzerindeki riskleri artırdığını değerlendiriyoruz.

Son olarak, anket bazlı ve piyasa fiyatlamalarına dayalı enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışı ve enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.

Orta Vadeli Tahminler ve Riskler

Değerli Katılımcılar,

Orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin tahminlerimize geçmeden önce tahmine esas aldığımız temel varsayımlarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Orta vadeli tahminler üretilirken şimdiye kadar özetlediğim makrofinansal koşullar ile enflasyon görünümünü esas aldık. Buna ilave olarak ithalat fiyatları, gıda fiyatları ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımlarımızı gözden geçirdik, güncelledik. Son dönemde petrol fiyatlarındaki yükseliş ve küresel toparlanma beklentilerinin güçlenmesiyle ham petrol fiyatlarına dair beklentiler yukarı yönlü güncellendi. Vadeli fiyat eğrileri ortalama ham petrol fiyatının 2021 yılı için 54,4 ABD doları; 2022 yılı için ise 52,1 ABD doları olacağına işaret ediyor. Öte yandan petrolün yanı sıra endüstriyel metal ve tarımsal ürünler gibi emtia fiyatlarında da öngörülerin üzerinde bir seyir görüyoruz. Bu doğrultuda 2021 yılına ilişkin ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik. İşlenmemiş gıda fiyatları, döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası fiyatların son dönem eğilimlerini dikkate alarak 2021 yılı için gıda enflasyonu varsayımımızı 1 puan artışla yüzde 11,5’e revize ettik. Gıda varsayımımız üzerindeki yukarı yönlü en belirgin riskleri, uluslararası fiyatların seyri ve yıl içerisinde turizm görünümündeki olası iyileşmeye bağlı talep etkileri olarak değerlendiriyoruz. Maliye politikası ve finansal politikaların ise para politikası ile eşgüdüm içerisinde, enflasyonda öngörülen düşüş patikasıyla uyumlu bir makro çerçevede belirleneceği ve uygulanacağı orta vadeli bir görünüm esas aldık. Bu bakımdan yakın dönemde milli gelire oranla yüzde 3,5 olarak aşağı yönlü revize edilen 2021 yılı Merkezi Yönetim bütçe açığı hedefinin, para politikası hedeflerini destekleyeceğini değerlendirmekteyiz. Ayrıca güçlü bir politika koordinasyonu çerçevesinde yıl içerisinde kredi politikalarının da para politikası hedefleriyle uyumlu bir gelişim sergileyeceğini öngördük.

Değerli Katılımcılar,

Şimdi sizlere, çizmiş olduğum bu genel çerçeve dâhilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi paylaşacağım. Temel varsayımlar ve kısa vadeli öngörüler çerçevesinde enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını değerlendiriyoruz. Enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceği bir görünüm altında, enflasyonun 2021 yılı sonunda yüzde 9,4 olarak gerçekleşeceğini, 2022 yıl sonunda yüzde 7’ye ve 2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Böylece Ekim Enflasyon Raporu’nda öngörülen 2021 ve 2022 yıl sonu enflasyon tahminlerini korumuş olduk. Ancak bu tahminler üzerinde yukarı yönlü risklerin belirgin bir şekilde önemini koruduğunun da farkındayız. Bu nedenle güçlü sıkı para politikası duruşumuzu da devam ettirmek zorundayız. 2021 yılı için bir önceki Rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına bağlı güncelleme, enflasyon tahmini 0,4 puan düşürürken; birim iş gücü maliyeti, 2021 yılı için belirlenen asgari ücret artışına bağlı olarak 1,0 puan yükseltici yönde etki yapmıştır. Öte yandan gıda fiyatlarında öngörülen yüksek seyir enflasyon tahminini 0,2 puan yükseltirken; yönetilen/yönlendirilen fiyatlar, büyük ölçüde tütün ürünlerindeki vergi ayarlamasının etkisiyle, tahmini 0,3 puan aşağıya çekti. Ayrıca, sıkı parasal duruşun devamıyla enflasyon beklentilerinde öngörülen iyileşmenin yıl sonu tahminine 0,5 puan düşürücü yönde katkıda bulunacağını değerlendiriyoruz. Tahminler, enflasyonun 2021 ve 2022 tahmin hedefleriyle uyumunu sağlayacak bir parasal sıkılık düzeyi varsayımı altında üretildi. Ayrıca, küresel büyüme ve dış talep görünümünde salgın kaynaklı olumsuz bir şokun tekrar yaşanmayacağı, küresel risk iştahında yaşanan olumlu gelişmeler ile birlikte Türkiye’ye özgü risk algılarında iyileşmenin devam edeceği bir görünümü esas aldık. 2021 yılı için oluşturduğumuz tahmin patikasında ücretler, gıda fiyatları ve uluslararası emtia fiyatları enflasyonu yukarı yönlü, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile enflasyon beklentileri ise enflasyonu aşağı yönlü etkilemektedir. Bu etkileşim içerisinde sıkı parasal duruşun oluşturacağı güçlü etkinin, yıl sonu enflasyonunun yüzde 9,4 düzeyine gerilemesini sağlayacağını öngörmekteyiz.

Para Politikası Stratejisi

Bu çerçevede, hem yıl sonu tahmin hedefine hem de fiyat istikrarına işaret eden orta vadeli yüzde 5 hedefimize nasıl bir strateji ve süreç içerisine ulaşacağımızı anlatmak istiyorum. Öncelikle bir durum tespiti yapmak durumundayım. Enflasyonun mevcut seviyesi ve yukarı yönlü riskler bir arada değerlendirildiğinde yüzde 5 hedefimizden oldukça uzakta bir noktadayız. Paylaştığımız tahmin patikası içinde yüzde 5 hedefine 2023 yılı sonunda ancak ulaşabiliyoruz. Bu hedefe varmak amacıyla 2021 yılında enflasyon hedeflemesi rejimini tüm unsurlarıyla kararlı bir şekilde uygulayacağız. Para politikasındaki sıkı ve ihtiyatlı duruşumuz, yüzde 5 hedefine ulaşacağımız 2023 yılına kadar, uzun bir süre kararlılıkla sürdürülecektir. 2021 Yılı Para ve Kur Politikası dokümanında, bu yıl içinde enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler eşliğinde kararlılıkla sıkı bir parasal duruş sergileyeceğimizi paylaşmıştım. Bu kapsamda para politikası operasyonel çerçevesini sadeleştirerek elimizdeki bütün araçları etkin bir şekilde kullanacağımızı da ifade etmiştim. Bunun neticesinde para politikasında güçlü bir sıkılaştırma yaptık ve yüzde 10,25 olan politika faiz oranını önce yüzde 15’e, daha sonra yüzde 17’ye çıkardık. Enflasyon üzerinde oluşan riskleri dikkate alarak, gerekirse ilave sıkılaşma yapacağımızı da en son Para Politikası Kurulu kararında ifade ettik. Dolayısıyla, yüzde 5 hedefine varmak amacıyla Para Politikası Kurulu, elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.

Enflasyonun öngördüğümüz tahmin patikası çerçevesindeki gelişimini de yakından izleyeceğiz. Mevcut verilerin yanı sıra elde edilecek her türlü yeni verinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında orta vadeli hedef patikasından sapma riskine işaret etmesi durumunda önden ilave sıkılaştırma kararlılıkla yapılacaktır. Bu kapsamda enflasyonun ana eğilimi ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergeler, yayılım endeksleri, talep ve maliyet unsurları ve enflasyon beklentilerinin tahmin ufku içerisinde hedefler ile uyumunu da yakından izleyeceğiz. Yüzde 5 hedefine ulaşma yolunda parasal duruşun sıkılık düzeyini ise şu şekilde tarif etmek mümkündür. Yüzde 5 hedefine varıncaya kadar gerçekleşen beklenen enflasyon oranı patikası ile para politikası faiz oranı patikası arasındaki düzey güçlü bir dezenflasyonist denge gözetilerek oluşturulacak ve bu denge sürekli korunacaktır. Para politikasındaki bu sıkı duruş, hedef ufku içerisinde yani 2023 yılına kadar ülke risk priminin düşmesine, Türk lirası tasarrufların özendirilmesine, ters para ikamesinin başlamasına, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesine ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesine katkı yapacaktır. Böylelikle, bir yandan makroekonomik ve finansal istikrar olumlu etkilenirken, diğer yandan para politikasının sıkılık düzeyinin bu koşullar altında uyarlanmasına da imkân sağlayacaktır.

Diğer taraftan, orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşmada güçlü politika koordinasyonu dâhilinde para ve maliye politikası arasındaki eş güdümün güçlendirilmesiyle sağlanacak mali konsolidasyon enflasyon hedeflerimize varmamızda çok önemli bir girdi sağlayacaktır. Ayrıca hukuk ve ekonomi alanında Hükûmetimiz tarafından atılacak reform adımları beklenti kanalıyla dezenflasyonist sürecine önemli bir destek sağlayacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Sunumuma son vermeden önce ülkemiz için fiyat istikrarının önemini sizlerle bir defa daha paylaşmak istiyorum. Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme, istihdam, toplumsal refah ve adaletli gelir dağılımının ön koşuludur. Fiyat istikrarı ekonomiye olan güveni artırır böylelikle yatırımlar ve üretimler artar, işsizlik azalır. Fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlarsak paramızın değerini korumuş oluruz, paramızın bir değişim ve tasarruf aracı olma özelliğini de güçlendiririz. Fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis edersek ülkemizin risk primini düşürmüş oluruz, dolarizasyon eğilimini tersine çeviririz, kamunun ve özel sektörün borçlanma maliyetlerini geriletiriz, düşürürüz. Kamu ve özel sektörün borçlanma vadelerini uzatırız ve böylelikle birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gibi ekonomimiz ve finansal sistemimizi güçlendirmiş oluruz. Bu sebeple fiyat istikrarının önemini aklımızdan hiç çıkarmadan bu hedef için sabırlı ve kararlı bir çaba göstermeye devam edeceğiz. Bu hedefe vardığımızda ise bundan hepimiz millet olarak istifade edeceğiz. Bu çerçevede kalıcı fiyat istikrarının tesisi ve sürdürebilir kılınması açısından tüm paydaşların katkısıyla ortak akla dayalı, kararlı ve azimli bir mücadele gerekliliği önemini korumaktadır. 

Fiyat istikrarının sağlanması hedefi doğrultusunda Merkez Bankası olarak elimizdeki tüm araçları tam zamanlı, etkili, güçlü ve kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz. Bu süreci tüm tarafların da sahiplendiği bir sürece dönüştürmek üzere açık, samimi ve etkili bir iş birliği ve iletişim politikası yürüteceğiz.

Bu kapsamda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonu, TÜSİAD ve MÜSİAD tarafından ortaklaşa yapılan fiyat istikrarına yönelik destek ve iş birliği çağrısı çok önemlidir, kendilerine teşekkür ediyorum. 

Bu kapsamda fiyat istikrarının önemini ve bu doğrultuda uygulamaya koyduğumuz enflasyonla mücadele politikalarımızı tüm paydaşlarla paylaşmak ve enflasyonla mücadele konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla ziyaretler, toplantılar ve medya programları başlatıyoruz. İnşallah bu kapsamda yapacağımız toplantılar ve organizasyonlar fiyat istikrarı konusunda toplumun geneline yayılan bir sahiplenmeyi de beraberinde getirecektir. Nitekim enflasyon hedeflemesi rejiminde esas olan da zaten toplumun bütün katmanlarının fiyat istikrarı hedefine odaklanması, buna inanması, karar alıcıların, politika üretenlerin bu yönde adımlarını kararlı bir şekilde atmaları ve bu adımların sonuçlarının görülmesi ve arkasından da bütün fiyatlama davranışlarının ve enflasyon beklentilerinin ortaya konulan hedefe yakınsamasıyla mümkündür, dolayısıyla buna son derece önem veriyoruz. 

Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Katılımcılar;

Konuşmama burada son verirken başta Para Politikası Kurulu üyeleri ve Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğümüz çalışanları olmak üzere Enflasyon Raporu'nun hazırlanmasında ve tüm hazırlıklarda görev alan Merkez Bankamızın diğer genel müdürlüklerinin personeline de yürekten teşekkür ediyorum.

Tekrar bu toplantıya katılımınızdan dolayı da sizlere ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum.

Başkan Naci Ağbal'ın "Enflasyon Raporu 2021-I"in Tanıtımına İlişkin Bilgilendirme Toplantısında Yaptığı Konuşma (Ankara)