Finansal İstikrar ile İlgili Politika Uygulamaları

Paylaş
Yazdır

a. 1990’lı Yıllar

Türkiye için 1990'lı yıllar, yüksek enflasyon ve dalgalı büyümenin hüküm sürdüğü ve finansal krizlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde Merkez Bankası, ağırlıklı olarak döviz kurundaki dalgalanmaları sınırlama ve finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik politikalar izlemiştir.

b. Şubat 2001 Krizi ve Sonrası

Tüm bu önleyici uygulamalara rağmen, yapısal sorunların giderilememesi ve güven ortamının tesis edilememesi nedeniyle Türkiye, Şubat 2001’de ekonomi tarihindeki en derin krizi yaşamıştır. Bu dönemde; Türk lirası büyük oranda değer kaybetmiş, faizler tarihî seviyelere yükselmiş, bankaların yükümlülüklerini yerine getirememeleri nedeniyle ödemeler sistemi, menkul kıymet ve para piyasaları durma noktasına gelmiş ve reel sektörde iflaslar gerçekleşmiştir. Finansal istikrarın büyük hasar gördüğü bu dönemde, finansal sistem ancak devletin büyük çaplı sermaye destekleri sağlaması ile tekrar çalışır hâle getirilebilmiştir.

Kriz sonrası ekonomiyi yeniden sürdürülebilir bir büyüme ortamına kavuşturmak için; kamu açıkları azaltılmış ve kamunun mali piyasalar üzerindeki baskısı hafifletilmiştir. Bunun yanında, bankacılık sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşarak aracılık fonksiyonuna odaklanması, iç ve dış şoklara karşı dayanıklı ve uluslararası ölçekte rekabetçi hâle gelmesi için pek çok düzenleme ve yapısal reform çalışmaları başlatılmıştır.

Diğer yandan fiyat istikrarının sağlanması; Mayıs 2001’de Merkez Bankası Kanunu ile Bankanın temel amacı olarak belirlenmiş ve finansal istikrar destekleyici amaç olarak benimsenmiştir.

Krizden sonra; bankacılık sektörü ile ilgili hayata geçirilen yapısal reformlar, kararlılıkla uygulanmış ve  Türkiye ekonomisi genel anlamda istikrar kazanmıştır. Bunun sonucunda finansal sistem; oldukça güçlü bir yapıya kavuşmuş, kârlılığı artmış ve ekonominin gösterdiği güçlü büyüme performansına önemli katkıda bulunmuştur.

c. 2008 Küresel Finansal Kriz

Sektörün ve Türkiye ekonomisinin dayanıklılığı, 2008 yılında başlayan küresel finansal kriz ile oldukça ciddi bir sınavdan geçmiştir. Türkiye, sahip olduğu güçlü finansal yapısı nedeniyle küresel krizden küçük ölçekte etkilenmiştir. Kriz sonrası dönemde yüklü miktarda kısa vadeli sermaye girişlerine maruz kalan Ülke ekonomisinde; krediye erişim kolaylaşarak tüketim hızlanmış, bunun yanında Türk lirası değerlenerek cari dengenin hızla bozulduğu görülmüştür. 

Neticede, tüm bu unsurlar finansal istikrara dair kaygıları artırmış ve alternatif bir finansal politika yaklaşımını gerekli kılmıştır. Aynı dönemde Merkez Bankası da, finansal istikrar odaklı söylemlerini artırarak politika değişikliğinin ilk sinyallerini verir.

Merkez Bankası aşağıdaki değişiklikler ile fiyat istikrarı temel amacı çerçevesinde, finansal istikrarı yakından gözeten esnek bir para politikası uygulamasına geçmiştir.

Faiz Koridoru: Bu çerçevede Merkez Bankası; mevcut makro finansal riskleri sınırlamak amacıyla, uygulamakta olduğu enflasyon hedeflemesi rejimini, birbirini tamamlayıcı nitelikteki farklı politika araçlarını bir arada kullanmaya imkân verecek biçimde yeniden tasarlamıştır. Bu yenilenen rejimde ilk olarak; gecelik borç verme ve borçlanma faizi arasındaki farkı ifade eden faiz koridoru genişletilmiş, para piyasasında kısa vadeli faizlerdeki dalgalanmaların konjonktüre göre ayarlanması yönünde bir operasyonel çerçeve oluşturulmuştur. Böylece, kısa vadeli faizlerin ortalama getirisi düşürülerek dalgalanma artırılmış, böylece kısa vadeli sermaye girişleri mümkün olduğunca azaltılmıştır.

Zorunlu Karşılıklar: Merkez Bankası ayrıca; piyasadaki Türk lirası likiditesini ve kredi arzını kontrol etmek amacıyla, zorunlu karşılıkları bir makro ihtiyati tedbir olarak kullanmıştır. Bu amaç doğrultusunda; zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verilmiş, karşılık oranlarının ağırlıklı ortalaması artırılmış ve  konu ile ilgili yükümlülüklerin kapsamı genişletilmiştir. 

Bunun yanında, zorunlu karşılık oranları kısa vade için daha yüksek olacak şekilde vadelere göre yeniden düzenlenmiştir. Böylelikle, bankacılık sistemindeki yükümlülük vadesi uzatılarak finansal sitemin güçlendirilmesi amaçlanmıştır.

Rezerv Opsiyonu Mekanizması: Diğer taraftan, bankacılık sistemindeki maliyet ve likidite kanallarının olumlu etkilenmesi ve bankalara likidite yönetimlerinde daha fazla esneklik sağlanması için rezerv opsiyonu mekanizması geliştirilmiştir. 

Bu çerçevede bankalara:

  • Türk lirası yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıklarda, belirli bir oranının yabancı para cinsinden tutulması,
  • Türk lirası ve yabancı para yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıklarda, belirli bir oranının altın cinsinden tutulması,

 imkânı sağlanmıştır.

Yapılan değişiklikler ile Merkez Bankası, fiyat istikrarı temel amacı çerçevesinde, finansal istikrarı yakından gözeten esnek bir para politikası uygulamasına geçmiştir.