Başkan Başçı'nın "Enflasyon Raporu-I"in Tanıtımına İlişkin Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma (İstanbul, 31/01/2012)
Değerli Konuklar,
Enflasyon Raporu'nun ana mesajlarını sizlerle paylaşacağımız bu toplantıya hoş geldiniz. Hepinizin yakından takip ettiği gibi, yeni iletişim politikamız çerçevesinde, daha önce yılda dört kez Ankara'da gerçekleştirdiğimiz Enflasyon Raporu basın toplantılarımızdan ikisini bu yıl İstanbul'da yapacağız. Şimdi sizlere birazdan internet sayfamızda yayımlanacak olan 2012 yılının ilk Enflasyon Raporu'nun genel bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.
Rapor'da, her zaman olduğu gibi, para politikası kararlarına temel oluşturan iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşıyor ve son üç aydaki gelişmeler doğrultusunda güncellenen orta vadeli enflasyon tahminlerimiz ile para politikası duruşumuzu sunuyoruz. Ayrıca Rapor'da ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda on bir kutuya yer verdik. Bu kutuların her birinde güncel ve ilgi çekici konulara dair yapılan analizler yer alıyor. Örneğin son dönemde uygulamakta olduğumuz likidite yönetiminin işleyişine ve finansal piyasalar üzerindeki etkilerine ilişkin bir çalışma var. Yine her yılın ilk enflasyon raporunda olduğu gibi önceki yılın enflasyon tahminlerindeki değişimlerin kaynaklarını inceleyen bir kutumuz var. Bir başka kutuda 2012 yılında enflasyonun seyrinde önemli rol oynayacak olan baz etkileri inceleniyor. Bir diğer çalışmada da Euro Bölgesi'nin yaşadığı borç problemini çözmeye yönelik adımlar irdelenirken, başta rekabet gücündeki belirgin ayrışma olmak üzere diğer bazı yapısal sorunların da euro kullanan ülkelerde istikrarlı bir büyüme eğiliminin önünde engel teşkil ettiği ortaya koyuluyor. Ayrıca son bir yıl içinde uygulanan politikalar çerçevesinde iç ve dış talepte gözlenmeye başlanan dengelenmeyi de mercek altına alan bir kutumuz var. Kutuların başlıklarını yansıda görüyorsunuz, hepsi de önemli analizler içeriyor. Birazdan internet sayfamızda yayımlanacaklar, okumanızı tavsiye ederim.
Değerli Konuklar,
Küresel ekonomiye dair gelişmelerin politikalarımız üzerinde önemli bir rol oynamaya devam etmesi nedeniyle, konuşmama küresel iktisadi görünüme değinerek başlayacağım.
Hepinizin yakından takip ettiği gibi, bir önceki Enflasyon Raporu'nu yayımladığımız Ekim ayının sonundan bugüne Euro Bölgesi'nde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine dair endişeler, alınan politika tedbirlerine rağmen küresel iktisadi görünümü olumsuz etkilemeye devam etti. Başta Euro Bölgesi ekonomilerinde olmak üzere küresel ölçekte büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellendi (Grafik 1). Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecinin uzun bir süre için öteleneceğine dair algılamaların güçlendiğini görüyoruz. 2012 yılının başı itibarıyla risk iştahında göreli bir iyileşme görülse de, Euro Bölgesi'ne ilişkin sorunların çözümüne yönelik belirsizlikler sürüyor. Bu durum, artan bulaşıcılık riski ile birlikte küresel finans piyasalarındaki kırılganlığın devam etmesine neden olurken, aynı zamanda esnek bir para politikası çerçevesine sahip olmanın önemini de ortaya koyuyor.
1. Para Politikası Uygulamaları ve Parasal Koşullar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası) olarak 2011 yılının ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladık. Bu çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uyguladık (Grafik 2 ve 3).
2011 yılına ilişkin açıklanan veriler ekonomideki dengelenme sürecinin arzu ettiğimiz şekilde gerçekleşmeye başladığını gösteriyor. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında net ihracatın büyümeye katkısı belirgin şekilde artarken, cari işlemler dengesinde kayda değer bir iyileşme gördük (Grafik 4).
Makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu ettiğimiz sonuçları almakla birlikte, yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için para politikası duruşumuzu gözden geçirdik. Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer kaybetmesine yol açarak enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya başladı. Buna ilaveten, Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki yüksek oranlı fiyat ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler de kısa vadede enflasyonda öngörülenin üzerinde bir artışa neden oldu. Bu durumun beklentileri bozmasına izin vermemek için Ekim ayından itibaren para politikasında önemli bir sıkılaştırmaya gittik. Bu çerçevede, faiz koridorunu yukarı doğru genişlettik ve bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası fonlama miktarını ayarlayarak ortalama fonlama maliyetini belirgin şekilde yükselttik (Grafik 5).
Para Politikası Kurulu olarak enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle de para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.
Uyguladığımız politikaların etkisiyle son dönemde getiri eğrisinin aşağı yönlü bir eğim aldığını görüyoruz. Bu durum para politikası duruşunun sıkı olduğunu gösteriyor (Grafik 6). Ayrıca, Ekim ayından bu yana kredi faizlerinde de kayda değer bir artış gözleniyor (Grafik 7). Böylelikle, kredi artış oranının da daha makul seviyelere doğru gerilediğini görüyoruz (Grafik 3).
Sonuç olarak, 2011 yılı son çeyreğinin parasal ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın devam ettiği ve kredilerdeki yavaşlamanın belirginleştiği bir dönem olduğunu ifade edebiliriz.
2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar
Saygıdeğer Konuklar,
Enflasyon 2011 yılı sonunda yüzde 10,45 seviyesine ulaşarak hedefin belirgin olarak üzerinde gerçekleşti. Bildiğiniz gibi, Merkez Bankası Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca, enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirmemiz ve kamuoyuna açıklamamız gerekiyor. Bugün Hükümete göndereceğimiz açık mektubu saat 12.00'de internet sayfamızda yayımlamak suretiyle kamuoyu ile paylaşacağımızı da burada duyurmakta fayda görüyorum.
Şimdi tahminlerimize temel oluşturan makroekonomik görünüme ve varsayımlarımıza değineceğim. Öncelikle yakın dönem enflasyon gelişmelerini özetleyip, Ekim ayında paylaştığımız kısa vadeli tahminlerimizi 2011 yılının dördüncü çeyreğindeki gerçekleşmeler ile kıyaslamak istiyorum.
Bir önceki Rapor'dan bu yana yaşanan bazı gelişmeler enflasyonun Ekim ayında açıkladığımız tahminlerden önemli ölçüde sapmasına neden oldu. Bu sapmada işlenmemiş gıda fiyatlarında gerçekleşen öngörülerimizin üzerindeki artışlar önemli rol oynadı. Diğer taraftan, risk iştahının bozulmaya devam etmesi ve bunun sonucunda Türk lirasındaki değer kaybının sürmesi de kısa vadeli tahminlerimizin sapmasına yol açan bir diğer gelişme oldu (Grafik 8).
Yılın son çeyreğinde temel enflasyon göstergeleri döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkilerine bağlı olarak artış eğilimini korudu (Grafik 9). Bu artışın esas olarak temel mal fiyatlarından kaynaklandığını gözlüyoruz. Öte yandan, hizmet enflasyonunun ana eğiliminin yansıda da görüldüğü gibi ılımlı bir seyir izlemesi, ikincil etkilerin sınırlı kaldığını gösteriyor (Grafik 10).
Değerli Konuklar,
2011 yılının ikinci yarısında iktisadi faaliyetin, sınırlı bir miktar yavaşlamakla birlikte, gücünü koruduğunu görüyoruz. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verileri, 2011 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi nihai talebin Ekim Enflasyon Raporu'nda ortaya koyduğumuz görünüme kıyasla daha güçlü olduğunu gösterdi (Grafik 11). Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerimizi yukarı yönlü güncelledik. Büyümenin kompozisyonundaki dengelenme ise beklediğimiz şekilde daha belirgin hale geldi (Grafik 12). Küresel ekonomideki zayıf seyre rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini, ithalattaki gerileme eğiliminin ise sürdüğünü görüyoruz. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk defa net dış talep yıllık bazda büyümeye pozitif katkı yapmış oldu.
2011 yılının son çeyreğine ilişkin göstergeler yurt içi nihai talebin yatay seyrini koruduğunu ve ekonomideki dengelenmenin öngördüğümüz şekilde sürdüğünü gösteriyor. Önümüzdeki dönemde parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle yurt içi nihai talep büyümesinin sınırlı kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Nitekim yakın döneme ilişkin kredi ve sipariş verileri bu görünümü destekliyor (Grafik 13 ve 14). Bu çerçevede, enflasyon tahminlerimizi oluştururken yılın ilk aylarında yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünümü esas aldık.
Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, Ekim Enflasyon Raporu'nu yayımladığımız tarihten bu yana küresel büyüme tahminleri özellikle Euro Bölgesi kaynaklı olarak belirgin şekilde aşağı yönlü güncellendi. Bunun bir yansıması olarak, Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksine ilişkin projeksiyonlar da dış talebimizde bir önceki döneme kıyasla daha düşük bir büyüme görünümü ortaya koyuyor (Grafik 15). Dolayısıyla, tahminlerimizi oluştururken dış talebin bir önceki döneme kıyasla daha zayıf seyrettiği bir çerçeveyi esas aldık.
Özetle, çıktı açığı tahminlerimizi, üçüncü çeyrekte iktisadi faaliyetin beklenenden daha güçlü gerçekleşmesi nedeniyle, 2011 yılının ikinci yarısı için yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz. Bununla birlikte, küresel büyüme görünümündeki bozulma nedeniyle, orta vadede toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin bir önceki rapor dönemine kıyasla daha belirgin olacağı bir görünümü esas aldığımızı da belirtmek istiyorum.
Emtia ve petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları ise sınırlı oranda yukarı yönlü güncelledik. Bir önceki Rapor'da 100 ABD doları olan petrol fiyatları varsayımımızı, son dönemdeki gelişmeler ve vadeli fiyatları göz önüne alarak 2012 yılı için 110 ABD dolarına, 2013 yılı için ise 105 ABD dolarına çıkardık. Aynı doğrultuda, ithalat fiyatlarına dair varsayımlarımızı da sınırlı ölçüde yükselttik (Grafik 16). Ayrıca, gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair varsayımımızı tahmin ufku boyunca yüzde 7,5 olarak koruduk.
3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü
Saygıdeğer Konuklar,
Şimdi sizlere, bu noktaya kadar çizmiş olduğum çerçeve dâhilinde ürettiğimiz enflasyon ve çıktı açığı tahminlerimizi sunacağım. Tahminlerimizi oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam edeceğini; bu doğrultuda kredilerin yıllık büyüme eğiliminin yüzde 15 civarında seyredeceğini, Türk lirasının ise ılımlı bir değerlenme eğilimi sergileyeceğini varsaydık. Bu çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,1 olmak üzere yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz (Grafik 17).
Sonuç olarak, talep ve maliyet unsurlarına ilişkin olarak son üç ay içinde kaydedilen gelişmelerin bir önceki Rapor'a kıyasla önemli bir değişime işaret etmediğini ifade edebiliriz. Buna karşın, başlangıç noktasının –yani yeni tahminlerimizin hemen öncesinde gerçekleşmiş olan enflasyon oranının– önceki Rapor'a kıyasla daha yüksek bir seviyede oluşması nedeniyle 2012 yıl sonu enflasyon tahminimizi yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz.
Rapor'da da ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi, 2011 yılında döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki birikimli artışlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki gelişmeler sonucunda enflasyon yüksek seviyelere çıkmış bulunuyor. Enflasyonun yılın ilk çeyreğinde bu seviyeleri koruyacağını, ikinci çeyrekten itibaren ise kademeli bir düşüş eğilimi sergileyeceğini tahmin ediyoruz (Grafik 17). Ekim ayından bu yana uyguladığımız sıkı para politikası, beklentileri kontrol altına alarak fiyatlama davranışlarının bozulmasını engellemektedir. Dolayısıyla, geçici fiyat hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkileri 2012 yılında kademeli olarak ortadan kalktıkça enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz. Bu çerçevede, enflasyondaki düşüşün özellikle yılın son çeyreğinde belirginleşeceğini tahmin ediyoruz.
Enflasyon görünümüne dair risklere geçmeden önce bir konuya özellikle değinmek istiyorum. Dikkat ederseniz 2012 yılsonu için yüzde 5 hedefimizin üzerinde bir tahmin verdim. Çünkü enflasyonu hemen 2012 yılının sonunda hedefe getirmenin oldukça maliyetli olabileceğini düşünüyoruz. Mevcut durumda yüzde 10,45 olan enflasyonu 12 ay içinde yüzde 5 düzeyine düşürmek iktisadi faaliyette arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Bu nedenle hedefe ulaşma sürecinin yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimine yayılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5'lik hedefe 2013 yılının ortalarında ulaşacağı bir çerçeveyi esas aldık (Grafik 17). Öte yandan, önümüzdeki dönemde risk iştahının belirgin şekilde iyileşmesi ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının tekrar hızlanarak Türk lirasındaki değerlenmenin baz senaryodaki varsayımımıza kıyasla daha güçlü olması durumunda, hedefe 2012 yılının sonunda ulaşılması mümkün olabilecektir.
Bu noktada, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu değiştirmemize neden olabileceğini tekrar vurgulamak isterim. Dolayısıyla, tahminlerimizi oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade etmiş olduğum varsayımlar tarafımızca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmamalıdır.
4. Riskler ve Para Politikası
Değerli Konuklar,
Konuşmamın son kısmında enflasyon görünümüne dair riskleri nasıl değerlendirdiğimiz konusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan ilki, kısa vadede enflasyonun yüksek seyrini sürdürecek olması nedeniyle oluşabilecek ikincil etkilerin yarattığı risktir. 2011 yılının son üç ayında tüketici fiyatlarının birikimli artış oranı yüzde 5,66 oldu. Bu artış 2012 yılının son çeyreğine kadar yıllık enflasyon hesabının içinde kalacak. Bu nedenle önümüzdeki dönemde enflasyonun ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek olsa dahi, 12 aylık birikimli fiyat artışları ile ölçülen enflasyon yılın son çeyreğine kadar hedefin belirgin olarak üzerinde seyredebilir. Ekim ayından itibaren gerçekleştirdiğimiz parasal sıkılaştırma ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa da, önümüzdeki dönemde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarını dikkatle takip ederek orta vadeli enflasyon görünümünün hedefle uyumlu olması için gereken tedbirleri alacağımızı tekrar vurgulamakta fayda görüyorum.
Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi para politikasında esnek bir yaklaşıma sahip olmanın önemini ortaya koyuyor. Rapor'da sunduğumuz orta vadeli görünüm Euro Bölgesi'ndeki sorunların kademeli bir şekilde çözüleceği ve küresel ekonomide ek bir kötüleşme olmayacağı varsayımına dayanıyor. Bununla birlikte, Euro Bölgesi'ndeki sorunların çözümünün beklenenden uzun ve sancılı olma olasılığı hem küresel büyüme hem de risk iştahına dair aşağı yönlü risk oluşturuyor. Öte yandan, çözüme yönelik atılan adımların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde sonuçlandırılması halinde ise küresel ekonomiye dair öngörülenden daha olumlu bir algılama ortaya çıkabilir. Böyle bir durum, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı miktarsal genişleme politikasının da etkisiyle risk iştahını güçlendirerek gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarını tekrar hızlandırabilir. Sonuç olarak, Euro Bölgesi'ne ilişkin süregelen sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin etkililiğine ilişkin belirsizlikler, önümüzdeki dönemde küresel piyasalardaki oynaklığın süreceğine işaret ediyor. Bu görünümün, birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası yaklaşımını gerekli kıldığı kanaatindeyiz. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek üzerimize düşen tedbirleri gecikmeksizin almaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.
Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk unsuru petrol fiyatlarına ilişkin belirsizliklerdir. Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri emtia fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluştursa da, son dönemde petrol arzına dair sorunların belirginleşmesinin, enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğimizi, ancak beklentilerin bozulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum.
Para politikası stratejimizi oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz Orta Vadeli Program'da belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.
Önümüzdeki dönemde para politikasını oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceğiz. Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara yönelik önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle değerlendireceğiz. Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu yönde alınacak mesafe aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program'ın gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını hatırlatarak konuşmama son veriyor ve katılımınız için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.